10 September 2024

Avrupa Birliği Adalet Divanı Nezdindeki Ön Karar Prosedürü ile ilgili Değişiklikler

 



İlke Göçmen, Prof. Dr., Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı / Jean Monnet Chair (2019-2022) / The Alexander von Humboldt Foundation – Georg Forster Research Fellow for Sustainable Development (2023-2024)


Giriş

Ön karar prosedürü, Avrupa Birliği’nin (AB’nin) ulusüstü sisteminin sui generis (kendine has) dava türlerinden bir tanesidir. AB, üye devletler tarafından kendisine devredilen yetkiyi kullanmak suretiyle gerek ulusal gerek uluslararası hukuktan ayrı ve bağımsız, ulusüstü nitelikli yeni bir hukuk düzeni oluşturmuştur. AB, bir başka ifadeyle özerk bir hukuk düzenine sahiptir. Bu özerk hukuk düzeninin uygulama alanı / coğrafyası ise üye devletlerin ülkeleridir. Dolayısıyla, bir üye devlet ülkesinde kendi hukuk düzeninin yanı sıra AB hukuk düzeni de bulunmaktadır. Bu arka planda, üye devlet mahkemeleri (ulusal mahkemeler), yeri geldiğinde, önlerindeki uyuşmazlıklara AB hukukunu uygulamaktadır. İşte ön karar prosedürü, bu gibi hallerde, AB hukukunun tam ve doğru olarak uygulanmasını sağlamak için Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) ile ulusal mahkemeler arasındaki işbirliği platformu olarak hizmet etmektedir.

Ön karar prosedürü ile ilgili olarak, Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma (ABİHA) md. 267 temelinde, özetle şu tespitler yapılabilir. Ulusal mahkemeler, ön karar prosedürü aracılığıyla AB hukukunun yorumu ile AB tasarruflarının hukuka uygunluk denetimi ile ilgili soruları ABAD önüne götürebilmekte veya götürmekle yükümlü kılınmaktadır. Ulusal mahkemeler, ana hatlarıyla, ABAD’ın AB hukukunun yorumu veya AB tasarrufunun geçerlilik denetimi çerçevesinde aldığı karar ile bağlı olarak önlerindeki uyuşmazlığı çözmektedir. Ayrıca, her bir üye devlet mahkemesi, ABAD daha sonraki bir kararı ile dönmediği müddetçe, ön karar prosedürü çerçevesindeki önceki kararlar ile bağlı sayılmaktadır. Bu arka planda, ön karar prosedürü; AB hukukunun yeknesak / birörnek uygulanması, AB hukukunun etkililiği veya etkili uygulanması, AB hukukunun gelişmesi gibi önemli işlevleri yerine getirmektedir.

Ön karar prosedürünün yukarıda işaret edilmeye çalışılan önemi karşısında, bu prosedür ile ilgili değişiklikler de önemli hale gelmektedir. İşbu blog yazısı ile konuyla bağlantısı nedeniyle ABAD’ın tarihsel gelişimiyle ilgili ön tespitleri takiben ön karar prosedürü ile ilgili değişiklikler ikiye ayrılarak incelenecektir. (Konuyla ilgili diğer çalışmalar için örneğin bkz. (1) ve (2).)

Ön Tespit: Avrupa Birliği Adalet Divanının Tarihsel Gelişimi

Ön karar prosedürü ile ilgili değişikliklerden bir sonraki başlık altında olanı anlayabilmek için, öncelikle, ABAD’ın tarihsel gelişimine değinmek gerekir. Avrupa bütünleşmesinin yargı ayağı tek bir mahkeme ile başlatılmıştır. Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (1952) ile bir “Adalet Divanı” oluşturulmuş, daha sonra Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (1958) ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (1958) ile de ayrı ayrı birer “Adalet Divanı” kurulmuştur. Bununla birlikte Avrupa Topluluklarının Bazı Ortak Kurumlarına Dair Sözleşme ile aynı yıl (1958) her üç Topluluk için tek bir Adalet Divanı tesis edilmiştir. Avrupa bütünleşmesinin yargı ayağı o andan itibaren “Avrupa Toplulukları Adalet Divanı” olarak anılmaya başlanmıştır. Avrupa Birliği (1993) ise, Avrupa Toplulukları ile aynı kurumsal çerçeveyi kullanmaktadır. Dolayısıyla dört kurucu antlaşma tek bir (aynı) “Adalet Divanı”na sahiptir.

Avrupa bütünleşmesinin yargı ayağı daha sonra ise birden çok mahkemeyi içeren bir yapıya evrilmiştir. Öncelikle Avrupa Tek Senedi’nin (1987) getirdiği imkân aracılığıyla Adalet Divanına bağlı bir “İlk Derece Mahkemesi” kurulmuştur. Sonra, Nice Antlaşması (2003) ile birlikte Adalet Divanı ve İlk Derece Mahkemesi birbirinden ayrılmıştır. Ayrıca, Nice Antlaşması’nın getirdiği imkân aracılığıyla İlk Derece Mahkemesine bağlı bir “Personel Mahkemesi” kurulmuştur.  

Avrupa bütünleşmesinin yargı ayağı, kurucu antlaşmalardaki en son esaslı değişiklik olan Lizbon Antlaşması (2009) ile birlikte şu şekilde ele alınmaktadır: Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD); Adalet Divanı, Genel Mahkeme (eski adıyla İlk Derece Mahkemesi) ve ihtisas mahkemelerinden oluşur. Personel Mahkemesi, tek ihtisas mahkemesi olarak 1 Eylül 2016’ya kadar var olmuştur. ABAD, bu tarihten bu yana sadece Adalet Divanı ve Genel Mahkemeden oluşmaktadır.

Ön karar prosedürü ile ilgili püf noktası ise şöyle dile getirilebilir. Ne zaman ki Avrupa bütünleşmesinin yargı ayağı birden çok mahkemeden oluşmaya başlamıştır, o zaman kurucu antlaşmalardaki yargı yetkisi başlıklarının bu mahkemeler arasındaki dağılımını yapmak gerekmiştir. Ön karar prosedürü, AB hukukunun yorumu veya AB tasarrufunun geçerlilik denetimi ile ilgili olduğu ve dolayısıyla AB hukukunun yeknesak / birörnek uygulanması, AB hukukunun etkililiği veya etkili uygulanması ve AB hukukunun gelişmesi gibi önemli işlevleri yerine getirdiği için, şimdiye kadar hep, Adalet Divanının yargı yetkisi içinde tutulmuştur. Tarihsel olarak bakıldığında ilk kez Nice Antlaşması (2003) spesifik alanlar bakımından ön karar prosedürü görme yetkisinin Genel Mahkemeye transferi imkânını getirmiştir (madde 225(3)), ancak Lizbon Antlaşması (2009) ile yinelenen (madde 256(3)) bu imkân ilk kez 2024 yılında kullanılmıştır.

Adalet Divanından Genel Mahkemeye Ön Karar Prosedürü Görme Yetkisi Transfer Edilen Altı (6) Spesifik Alan

2024 yılı değişikliği ile Genel Mahkeme, ilk kez, altı (6) spesifik alan bakımından ön karar prosedürü görme yetkisi kazanmıştır. Bu yönden, ABAD Statüsü, 2024/2019 sayılı Tüzük ile değiştirilmiş olup bu değişiklik genel olarak 1 Eylül 2024 tarihinde yürürlüğe girmiştir (madde 4). Bununla birlikte, ön karar prosedürü yönünden Adalet Divanından Genel Mahkemeye altı (6) spesifik alanın transferi 1 Ekim 2024 tarihinde işlerlik kazanacaktır (madde 2(1)).

ABAD Statüsü madde 50b konuyla ilgili şu düzenlemeyi getirmektedir. Maddi yönden, Genel Mahkeme, şu spesifik alanlardan birinin veya birkaçının münhasıran içinde kalan ön karar prosedürü talepleri hakkında karar vermeye yetkili kılınmıştır:

1. katma değer vergisi ortak sistemi,

2. özel tüketim vergileri,

3. Gümrük Kodu,

4. Kombine Nomenklatür kapsamındaki malların tarife sınıflandırması,

5. uçağa binmenin reddedilmesi veya taşımacılık hizmetlerinin tehiri veya iptali durumunda yolculara yönelik tazminat ve yardım,

6. sera gazı emisyonu pay ticareti sistemi.

Yukarıdaki altı (6) spesifik alan, ABAD Basın Açıklamasına göre, “açıkça tanımlanmış ve diğer alanlardan yeterince ayrılabilir olan”, “Adalet Divanının geniş kapsamlı içtihat hukukundan faydalanan” ve “nadiren ilkesel sorunlara yol açabilecek” alanlar olarak nitelendirilmiştir. Dahası, bu altı (6) spesifik alan ön karar prosedürü başvurularının “yaklaşık %20’sini oluşturmakta” olduğundan, “Adalet Divanının iş yükünü gerçek anlamda azaltmaya yetecek kadar yüksek sayıda” olduğu da ifade edilmiştir. Adalet Divanı, böylelikle “AB’nin yüksek ve anayasa mahkemesi olma rollerine daha fazla odaklanabilecek”tir.

Maddi yönden, ön karar prosedürü bakımından Genel Mahkeme ile Adalet Divanının yargı yetkisi arasındaki ilişki ise şöyle aydınlatılabilir. Adalet Divanının, şu kaynaklarla ilgili bağımsız sorular doğuran ön karar prosedürü talepleri hakkında karar vermeye yetkisi açıkça saklı tutulmuştur: birincil hukukun, uluslararası kamu hukukunun, Birlik hukukunun genel ilkelerinin veya Avrupa Birliği Temel Haklar Şartının yorumu. Dahası, Adalet Divanı, altı (6) spesifik alandan birinin veya birkaçının münhasıran içinde kalmayan, başka bir ifadeyle bu altı (6) spesifik alan dışında bir başka alanla da ilgili olan, ön karar prosedürü talepleri hakkında karar vermeye devam edecektir.

Usuli yönden, ön karar prosedürü bakımından Genel Mahkeme ile Adalet Divanının yargı yetkisi arasındaki ilişki ise şöyle belirlenmiştir. Üye devlet mahkemeleri / ulusal mahkemeler, ön karar prosedürü başvurularını Adalet Divanına gerçekleştirecektir. Adalet Divanı, ön karar prosedürü talebinin yukarıdaki altı spesifik alandan birinin veya birkaçının münhasıran içinde kaldığını doğruladıktan sonra talebi Genel Mahkemeye transfer edecektir. Genel Mahkeme ise, bu talebi ön karar prosedürü görmek için belirlediği dairelerden birine atayacaktır. Ayrıca, Genel Mahkeme, davanın Birlik hukukunun birliğini veya tutarlılığını etkileyebilecek bir ilke kararı gerektirdiği kanısına varırsa, davayı karar vermesi için Adalet Divanına gönderebilecektir.

Ön Karar Prosedürü ile ilgili Diğer Değişiklikler

2024 yılı değişikliği (2024/2019 sayılı Tüzük), ön karar prosedürü ile ilgili olarak –bir önceki başlık altında ele alınana ek olarak– iki yenilik daha içermektedir.

Birincisi, ön karar prosedürü başvurularının bildirildiği kişiler genişletilmiştir (madde 1(1/a)). Halihazırda, ön karar prosedürü başvuruları tüm üye devletlere ve Komisyona bildirilmektedir. Değişiklik ile birlikte, bu başvurular artık Avrupa Parlamentosuna, Konseye ve Avrupa Merkez Bankasına da bildirilecektir. Böylece, ABAD Basın Açıklamasına göre, bu kişiler, “ihtilaflı konulara özel bir ilgileri olup olmadığını değerlendirebilir ve dava beyanları veya yazılı gözlemler sunma haklarını kullanmak isteyip istemediklerine karar verebilir”.

İkincisi, ön karar prosedürünün “şeffaflığı ve açıklığını güçlendirmek için” birtakım değişiklikler yapılmıştır. Artık, “ilgili bir kişi tarafından sunulan dava beyanları veya yazılı görüşler, ilgili kişi yayına itiraz etmedikçe, davanın kapanmasından sonra makul bir süre içinde [ABAD’ın] web sitesinde yayınlanacaktır” (madde 1(1/b)). Böylece, ABAD Basın Açıklamasına göre, “Adalet Divanının ve Genel Mahkemenin kararlarının daha iyi anlaşılmasına imkân tanınacaktır”.

Sonuç

Ön karar prosedürü ile ilgili 2024 yılı değişiklikleri, önemli bir evreyi temsil etmekte olup ana hatlarıyla iki amaçla tasarlanmış gözükmektedir. Bunlardan ilki, Adalet Divanının iş yükünü hafifletmektir. Örnekleyecek olursak ön karar prosedürü, 2023 yılında tamamlanan davalara ilişkin veriye bakıldığında, 532 dava ile Adalet Divanının iş yükünün %67.94’ünü oluşturmaktadır (sayfa 13). ABAD Basın Açıklaması ile hesaplandığı gibi, altı (6) spesifik alan ön karar prosedürü başvurularının “yaklaşık %20’sini oluşturmakta” ise yaklaşık 100 dava Adalet Divanının iş yükünden düşecek gözükmektedir. Diğer taraftan, Genel Mahkeme, artık, her üye devletten gelen iki hakim, dolayısıyla toplam 54 hakim ile oluştuğu için üstleneceği iş yükünü karşılayabilecek gözükmektedir. 

2024 yılı değişikliklerinin tasarım amaçlarından ikincisi ise ana hatlarıyla ön karar prosedürünün meşruiyetini güçlendirmek olarak görülebilir. Yukarıda değinildiği üzere, ön karar prosedürü, AB hukukunun tam ve doğru olarak uygulanmasını sağlamak için ABAD ile ulusal mahkemeler arasındaki işbirliği platformu olarak hizmet etmektedir. Aynı zamanda, ön karar prosedürü, AB hukukunun yeknesak / birörnek uygulanması, AB hukukunun etkililiği veya etkili uygulanması ve AB hukukunun gelişmesi gibi önemli işlevleri yerine getirmektedir. Bu nedenle de, 2024 yılı değişiklikleri, bir yandan Avrupa Parlamentosuna, Konseye ve Avrupa Merkez Bankasına da bildirimde bulunmak suretiyle katılımcılığı genişleterek, diğer yandan sunulan dava beyanlarını veya yazılı görüşleri web sitesine yüklemek suretiyle şeffaflığı ve açıklığı arttırarak, aslında, ön karar prosedürünün meşruiyetini güçlendirmeye çaba harcamaktadır. (Not düşmek gerekir ki değişiklikler, bu yönüyle, akademik çalışmalar açısından da önemli bir kaynak oluşturma potansiyeline sahiptir.)

2024 yılı değişikliklerinin uzun vadede genel olarak AB hukukunun özel olarak ön karar prosedürünün işleyişini nasıl etkileyeceği zamanla daha iyi anlaşılacaktır, ancak bu değişikler şimdiden önemli bir evreyi temsil etmektedir.


Bu yazıya atıf için: İlke Göçmen, “Avrupa Birliği Adalet Divanı Nezdindeki Ön Karar Prosedürü ile ilgili Değişiklikler”, Yaşayan Avrupa Birliği Hukuku Blogu, 10/9/2024, Link: <https://yasayanabhukuku.blogspot.com/2024/09/onkararprosedurundekidegisiklikler.html>


Bu yazıyı faydalı buldunuz mu? Hiç bir içeriği kaçırmayın bizi takip edin.