08 November 2024

Avrupa Birliği’ndeki Kamu Alımları ve Üçüncü Ülke Ekonomik Operatörleri: Adalet Divanının Kolin Inşaat Turizm Sanayi ve Ticaret (C-652/22) Ön Karar Prosedüründeki Kararı

 

Fotoğraf Bilgileri: Eser Sahibi: Ian Remsen, CC0 / Wikimedia Commons


İlke Göçmen, Prof. Dr., Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı / Jean Monnet Chair (2019-2022) / The Alexander von Humboldt Foundation – Georg Forster Research Fellow for Sustainable Development (2023-2024)

Giriş

Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD), 22 Ekim 2024 tarihinde Kolin Inşaat Turizm Sanayi ve Ticaret (C-652/22) ön karar prosedüründeki kararını açıklamıştır. Hukuk Sözcüsü (HS) Collins de, aynı ön karar prosedürü çerçevesinde, 7 Mart 2024 tarihinde görüşünü açıklamıştı. Bu Görüş, 20 Mart 2024 tarihinde Yaşayan Avrupa Birliği Hukuku Blogu’nda tarafımızca incelenmişti. Bir ön tespit olarak, Adalet Divanının kararı ile HS Collins’in görüşü hem benzerlikler hem de farklılıklar taşımaktadır. Bir not olarak da, Adalet Divanının kararını inceleyen işbu blog yazısı da HS’nin görüşünü incelediğimiz blog yazısı ile yer yer örtüşmeler taşımaktadır.

Kolin Inşaat Turizm Sanayi ve Ticaret ön karar prosedüründeki süreç kısaca şöyle ifade edilebilir. Hırvatistan ulusal mahkemesi; su, enerji, ulaştırma ve posta hizmetleri sektörlerindeki belirli bir eşik değeri aşan kamu alımlarıyla ilgili 2014/25 sayılı Direktif temelinde teknik bir konuya ilişkin bir soruyu, ön karar prosedürü çerçevesinde, ABAD’a yöneltmiştir. ABAD ise, ön karar prosedürünün kabul edilebilir olup olmadığını belirleyebilmek için, teknik konuya ilişkin soruyu yanıtlamadan evvel, üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin Avrupa Birliği’ndeki (AB’deki) kamu alımlarına erişimine yönelik ilkesel bir konuya ilişkin sorunun yanıtlanması gerektiğine karar vermiştir.

Teknik ve ilkesel sorular şu şekildedir. Teknik yönden, 2014/25 sayılı Direktif, ilk ihale kararı iptal edildikten ve yeniden değerlendirme başladıktan sonra, orijinal teklifte belirtilmeyen bir işle ilgili yeni belge talebinin veya sunumunun önüne geçmekte midir? İlkesel yönden ise, bir ön tespit olarak, 2014/25 sayılı Direktif, üçüncü ülke ekonomik operatörleri açısından, Dünya Ticaret Örgütü Kamu Alımı Anlaşması ve AB’nin bağlı olduğu diğer uluslararası anlaşmaları temel alan bir düzenleme getirmektedir (madde 43). Peki, bu iki kategori anlaşmaya da girmeyen, dolayısıyla “kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörleri”nin hukuki rejimi nasıl olacaktır? Bu yönden iki soru birbirini takip etmektedir: (i) Kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörleri, 2014/25 sayılı Direktif’e dayanabilir mi? (ii) Eğer dayanamıyorsa üye devletler, 2014/25 sayılı Direktif’teki kuralları iç hukuka aktaran ulusal hükümleri kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerine de uygulanabilir kılmakta yetkili mi?

Kamu alımları ile ilgili teknik bir konuya ilişkin soru ile başlayan süreç ilkesel bir konuya evrilince önemini de katlamıştır. Birincisi, somut uyuşmazlıkta yer alan Kolin ve Strabag şirketleri ile Hırvat alım birimi ve Hırvat Kamu Alımı Prosedürlerinin Denetimi Devlet Komisyonunun yanı sıra Çekya, Estonya, Fransa, Hırvatistan, Polonya, Avusturya, Danimarka ve Avrupa Komisyonu ya yazılı görüş sunarak ya da duruşmaya katılarak ön karar prosedürünün bir parçası haline gelmiştir. İkincisi, Adalet Divanı, dava konusu olayın hiçbir yeni hukuksal sorun ortaya çıkarmadığı görüşündeyse davanın HS görüşü olmaksızın yürütülmesine karar verebilmektedir (ABAD Statüsü md. 20). Adalet Divanı, bu davada HS görüşü alındığına göre, dava konusu olayın yeni hukuksal sorun ortaya çıkardığı kanaatini taşımaktadır. Üçüncüsü, hem HS Collins’in 7 Mart 2024 tarihli görüşü hem de Adalet Divanının 22 Ekim 2024 tarihli kararı, “medya ilgisini çeken veya vatandaşların yaşamında etki doğuran konular hakkında” kamuoyunu bilgilendirmeyi amaçlayan basın açıklamaları arasında kendisine yer bulmuştur. Dördüncüsü, Adalet Divanı davayı Büyük Daire olarak görmüştür. Örneğin 2019-2023 yılları arasında Adalet Divanı, yaklaşık olarak her on davadan yalnızca birini Büyük Daire olarak görmektedir. Sonuncusu, Adalet Divanının kararı, Türkiye’de yerleşik ekonomik operatörlerden birisi ile ilgili olduğu için de Ülkemizi doğrudan ilgilendirmektedir.

Bu blog postta Kolin Inşaat Turizm Sanayi ve Ticaret ön karar prosedürü hakkında birtakım bilgiler verildikten sonra Adalet Divanının kararı aktarılacaktır.

1. Ön Karar Prosedürü Hakkında Bilgiler

Kolin Inşaat Turizm Sanayi ve Ticaret ön karar prosedürü hakkında maddi arka planı (1.1.), usuli ilerlemesi (1.2.) ve hukuki arka planı (1.3.) ile ilgili kısaca aşağıdaki bilgiler verilebilir.

1.1. Maddi Arka Planı

Kolin Inşaat Turizm Sanayi ve Ticaret ön karar prosedürünün maddi arka planı şöyle toparlanabilir (HS görüşü paragraf 15-21, Adalet Divanı kararı paragraf 21-35):

(i) 7 Eylül 2020 tarihinde, Hırvat alım birimi –HŽ Infrastruktura–, Hırvatistan’ın iki kenti arasındaki tren yolu alt yapısının iyileştirilmesi amacıyla bir ihale prosedürü başlatmıştır. İhale çağrısına göre istekliler, önceki on yılda tamamladıkları iş listesi aracılığıyla, asgari düzeyde teknik ve mesleki beceriye sahip olduklarını göstermelidir.

(ii) Hırvat alım birimi, Türkiye’de yerleşik Kolin dâhil 15 istekliden 6’sının asgari kriterleri karşıladığına karar verdikten sonra, 25 Ocak 2022 tarihinde Strabag’a kamu ihalesini vermiştir (“ilk ihale kararı”). Kolin bu karara itiraz etmiştir.

(iii) 10 Mart 2022 tarihinde, Kamu Alımı Prosedürlerinin Denetimi Devlet Komisyonu –Državna komisija za kontrolu postupaka javne nabave– ilk ihale kararını iptal etmiştir, çünkü Hırvat alım birimi, Slovenya’daki tek bir tren yolu işini gösteren Strabag’ın asgari kriterleri karşıladığını doğrulayamamıştır.

(iv) 6 Nisan 2022 tarihinde, Hırvat alım birimi, Strabag’tan değiştirilmiş bir iş listesi talep etmiştir. Strabag, Slovenya’daki iş ile ilgili ek bilginin yanı sıra Avusturya’daki kara yolu ile ilgili –orijinal başvurusunda bulunmayan– ek bir başka işi de sunmuştur.

(v) 28 Nisan 2022 tarihinde, Hırvat alım birimi, sunulan belgeleri dikkate alarak bir kez daha Strabag’a kamu ihalesini vermiştir (“nihai ihale kararı”). Kolin bu karara, Hırvat alım biriminin bu aşamada Strabag’dan –orijinal başvuruda bulunmayan– ek bir kanıt isteyemeyeceği savıyla, itiraz etmiştir.

(vi) 15 Haziran 2022 tarihinde, Kamu Alımı Prosedürlerinin Denetimi Devlet Komisyonu, nihai ihale kararını hukuka uygun bulmuştur, çünkü Hırvat alım birimi, Strabag’ın Slovenya’daki işi asgari kriterleri karşılamasa da Avusturya’daki işini dikkate alabilecektir. Kolin, bu kez, nihai ihale kararının iptali talebiyle dava açmıştır.

(vii) 18 Ekim 2022 tarihinde, İdari Temyiz Mahkemesi –Visoki upravni sud Republike Hrvatske–, somut uyuşmazlıkta Strabag’ın orijinal başvurusunda bulunmayan ek bir kanıtı sunmaya hakkı olup olmadığı konusunda tereddüte düşerek, 2014/25 sayılı Direktif’in ilgili maddelerinin yorumu için, Adalet Divanına ön karar başvurusu yapmıştır.

Hukuki arka plana geçmeden önce, ortaya çıkardığı ek soru nedeniyle, ön karar prosedüründeki usuli ilerlemeye değinmek yerinde olacaktır.

1.2. Usuli İlerleme

Kolin Inşaat Turizm Sanayi ve Ticaret ön karar prosedüründeki usuli ilerleme şöyle özetlenebilir (HS görüşü paragraf 22-24):

(i) Öncelikle, pek çok taraf davaya yazılı görüş sunmuştur: Kolin, Strabag, Hırvat alım birimi, Kamu Alımı Prosedürlerinin Denetimi Devlet Komisyonu, Çekya, Estonya, Fransa, Hırvatistan, Polonya ve Avrupa Komisyonu.

(ii) Sonra, Adalet Divanı, bu yazılı görüşlerde yer almamakla birlikte, ön karar başvurusunun kabul edilebilirliğini etkileyecek bir konuda tereddüte düşmüştür: Acaba, kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörleri 2014/25 sayılı Direktif’e tabi tutulan kamu alım prosedürlerine katılma hakkına sahip midir? Adalet Divanı bu amaçla ilgililere birtakım sorular yöneltince bu sorular şunlar tarafından yanıtlanmıştır: Kolin, Kamu Alımı Prosedürlerinin Denetimi Devlet Komisyonu, Estonya, Fransa, Hırvatistan, Avusturya, Polonya ve Avrupa Komisyonu.

(iii) Daha sonra, 21 Kasım 2023 tarihindeki duruşmaya şunlar katılmıştır: Kolin, Hırvat alım birimi, Kamu Alımı Prosedürlerinin Denetimi Devlet Komisyonu, Hırvatistan, Çekya, Danimarka, Fransa ve Avrupa Komisyonu.

Görüleceği üzere, 2014/25 sayılı Direktif özelinde, ulusal mahkemenin ön karar başvurusundaki sorusuna ek olarak, bu başvurunun kabul edilebilirliğini etkileyecek ek bir soru daha ortaya çıkmıştır.

1.3. Hukuki Arka Plan

Kolin Inşaat Turizm Sanayi ve Ticaret ön karar prosedürünün hukuki arka planı, buraya kadar anlatılanlar ışığında, 2014/25 sayılı Direktif özelinde iki yönlüdür (HS görüşü paragraf 2-14, Adalet Divanı kararı paragraf 3-20).

Bir taraftan, 2014/25 sayılı Direktif, ulusal mahkemenin sorusu ile doğrudan bağlantılı bir düzenleme içermektedir. Direktif, bu yönden, “Başlık II: Sözleşmelere Uygulanacak Kurallar” altında “Bölüm III: Prosedürün Yürütülmesi” altında “Kısım 3: Katılımcıların Seçimi ve Sözleşmelerin Verilmesi” altında “Genel İlkeler” başlıklı 76(4). maddesinde şu düzenlemeyi getirmektedir:

Ekonomik operatörler tarafından sunulacak bilgilerin veya belgelerin eksik veya hatalı olduğu veya göründüğü hallerde ya da belirli belgelerin kayıp olduğu durumlarda, alım birimleri, bu Direktifi uygulayan ulusal hukukta aksi öngörülmedikçe, ilgili ekonomik operatörlerden, bu tür taleplerin eşit muamele ve şeffaflık ilkelerine tam uygun olarak yapılması kaydıyla, alakalı bilgileri veya belgeleri uygun bir süre içerisinde sunmalarını, desteklemelerini, açıklamalarını veya tamamlamalarını talep edebilir.

Diğer taraftan, 2014/25 sayılı Direktif, Adalet Divanının tereddüdü ile doğrudan bağlantılı bir düzenleme içermemektedir. Bu yönden, Direktif, kendisine tabi tutulan kamu alım prosedürleri ile üçüncü ülke ekonomik operatörleri arasındaki ilişkiyi açıkça düzenlememektedir. Madde 2(6)’ya göre “ekonomik operatör, ... işlerin ve/veya işin yapımını, malların tedarikini veya hizmetlerin sağlanmasını teklif eden ... herhangi bir gerçek veya tüzel kişiyi veya bir alım birimini veya bu tür kişi ve/veya birim grubunu ifade eder”, şeklinde tanımlanmıştır. Direktif, “Başlık II: Sözleşmelere Uygulanacak Kurallar” altında “Bölüm I: Prosedürler” altında “[Dünya Ticaret Örgütü Kamu Alımı Anlaşması] ve Diğer Uluslararası Anlaşmalara İlişkin Koşullar” başlıklı 43. maddesinde ise şu düzenlemeyi getirmektedir:

... [Dünya Ticaret Örgütü Kamu Alımı Anlaşması] ve [AB’nin] bağlı olduğu diğer uluslararası anlaşmalar tarafından kapsandığı müddetçe, Madde 4(1)(a) anlamında alım birimleri, bu anlaşma taraflarının işlerine, tedariklerine, hizmetlerine ve ekonomik operatörlerine [AB’nin] işlerine, tedariklerine, hizmetlerine ve ekonomik operatörlerine edilen muameleden daha az lehe olmayan muamele gösterir.

Türkiye ise bu madde kapsamında kalmamaktadır. Birincisi, Türkiye Dünya Ticaret Örgütü Kamu Alımı Anlaşması’na taraf değildir. İkincisi, Türkiye ile AB arasında bir dizi uluslararası anlaşma (Ankara Anlaşması ve Katma Protokol) ve Ortaklık Konseyi Kararı (1/95 ve 2/2000 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı) olsa da bunlar, ekonomik operatörlerin kamu alım prosedürlerine katılımını düzenlememektedir. Bu yönden, Türkiye ile AB, kamu alımı pazarının karşılıklı açılmasına ilişkin müzakerelere hala devam etmektedir. Bir ihtimalle, Katma Protokol md. 41, yani iş kurma hakkı ve hizmetlerin serbest dolaşımına yönelik yeni kısıtlama getirme yasağı bu bağlamda alakalı görülebilecektir.

Hukuki arka plana da böylelikle yer verildikten sonra, artık, Adalet Divanının Kolin Inşaat Turizm Sanayi ve Ticaret ön karar prosedüründeki kararı incelenebilir.

2. Adalet Divanının Kararı

Adalet Divanı, sırasıyla, ön karar prosedürünün kabul edilebilirliği ile ilgili olarak birtakım ön tespitleri takiben(2.1.), kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin 2014/25 sayılı Direktif’e dayanabilip dayanamayacağı (2.2.), eğer dayanamıyorsa ulusal makamların 2014/25 sayılı Direktif’teki kuralları iç hukuka aktaran ulusal hükümleri kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerine uygulanabilir kılmakta yetkili olup olmadığı (2.3.) üstünde durmuştur.

2.1. Ön Karar Prosedürünün Kabul Edilebilirliği İle İlgili Ön Tespitler

Adalet Divanı, öncelikle, ön karar prosedürünün kabul edilebilirliği ile ilgili birtakım ön tespitlerde bulunmuştur. Yerleşik içtihat hukukuna göre Adalet Divanı, “ulusal mahkeme tarafından sunulan soruların AB hukukunun yorumlanmasıyla ilgili olduğu durumlarda, kural olarak, bir karar vermekle yükümlüdür” (paragraf 36). Bununla birlikte, Adalet Divanı, yargı yetkisi olup olmadığını veya ön karar başvurusunun kabul edilebilir olup olmadığını değerlendirmek için somut uyuşmazlıktaki durumu incelemelidir (paragraf 37). Bu yönden, Adalet Divanı, kimi kez, ön karar prosedürü ile kendisine yöneltilen sorulardaki AB hukuku hükümlerinin somut uyuşmazlıkta uygulanabilir olup olmadığını incelemeyi gerekli görebilir, çünkü eğer ilgili hükümler somut uyuşmazlıkta uygulanabilir değilse ön karar başvurusu da kabul edilemez bulunmalıdır (paragraf 38). Dolayısıyla, mevcut ön karar başvurusu yönünden: (i) Türkiye’de yerleşik bir ekonomik operatörün ön karar prosedürü ile Adalet Divanına yöneltilen sorulardaki 2014/25 sayılı Direktif’in ilgili maddelerine dayanabilip dayanamayacağı (paragraf 39) (2.2.), (ii) 2014/25 sayılı Direktif’teki kuralları iç hukuka aktaran ulusal hükümlerin bu tür bir ekonomik operatöre uygulanabilir kılınıp kılınamayacağı (paragraf 52) (2.3.) incelenmelidir.

2.2. Kapsanmayan Üçüncü Ülke Ekonomik Operatörleri 2014/25 sayılı Direktif’e Dayanabilir mi?

Adalet Divanı önce kapsanan üçüncü ülke ekonomik operatörleri üstünde durmuştur. AB, özellikle Dünya Ticaret Örgütü Kamu Alımı Anlaşması gibi, karşılıklı ve eşit temelde, üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin AB kamu alımı pazarına erişimini güvence altına alan birtakım uluslararası anlaşmalar ile bağlı olup 2014/25 sayılı Direktif’in 43. maddesi AB’nin bu uluslararası taahhütlerini yansıtmaktadır (paragraf 41-42). O halde, bu kategorideki kapsanan üçüncü ülke ekonomik operatörleri, “daha az lehe muamele görmeme hakkı” uyarınca, 2014/25 sayılı Direktif’in hükümlerine dayanabilir (paragraf 43).

Adalet Divanı sonra kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörleri üstünde durmuştur. Öncelikle, “[AB] tarafından benimsenen hariç tutma önlemlerinin yokluğunda”, “AB hukuku, bu ekonomik operatörlerin 2014/25 sayılı Direktif’e tabi tutulan bir kamu ihale prosedürüne katılmalarına izin verilmesini engellemez” (paragraf 45). Buna karşın, kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörleri, böyle bir kamu ihale prosedürüne katıldığında, 2014/25 sayılı Direktif’e dayanamaz, dolayısıyla kendi tekliflerinin üye devlet veya kapsanan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin teklifleri ile eşit biçimde muamele görmesini isteyemez (paragraf 45). Zira kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörleri 2014/25 sayılı Direktif’in kapsamı içinde kalıyor olsaydı, onlara daha az lehe muamele görmeme hakkı bahşedilmiş olurdu, ki bu da 43. maddeye aykırı olurdu (paragraf 46).

Adalet Divanı en son Türkiye’de yerleşik ekonomik operatörler üstünde durmuştur. Türkiye, Dünya Ticaret Örgütü Kamu Alımı Anlaşması’nın veya AB ile –ortaklık ilişkisi çerçevesindekiler dâhil– bu yöndeki herhangi bir başka anlaşmanın tarafı olmadığı için kapsanmayan üçüncü ülkeler arasında yer almaktadır (paragraf 48-49). Dahası, dava dosyasından anlaşıldığı kadarıyla, Katma Protokol’ün 41. maddesi çerçevesindeki yeni kısıtlama getirme yasağı da burada kullanılabilir değildir, çünkü AB veya Hırvatistan, amacı veya etkisi Türk ekonomik operatörlerinin AB’deki / Hırvatistan’daki kamu alımlarına erişim fırsatlarını sınırlamak olacak herhangi bir yeni kısıtlama getirmemiştir (paragraf 50). Sonuç olarak, Türkiye’de yerleşik ekonomik operatörler, 2014/25 sayılı Direktif’e tabi tutulan bir kamu ihale prosedürüne katılmış olsa bile, ilgili ihaleyi veren karara itiraz etmek için bu Direktif’in kurallarına dayanamaz (paragraf 51).

Peki, 2014/25 sayılı Direktif’teki kuralları iç hukuka aktaran ulusal hükümler kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerine uygulanabilir kılınabilir mi (paragraf 52)?

2.3. Ulusal Makamlar 2014/25 Sayılı Direktif’teki Kuralları İç Hukuka Aktaran Ulusal Hükümleri Kapsanmayan Üçüncü Ülke Ekonomik Operatörlerine Uygulanabilir Kılmakta Yetkili Midir?

Adalet Divanı önce kamu ihalelerinin AB’nin hangi yetki kategorisinde kaldığı üstünde durmuştur. Buna göre kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin AB’deki kamu ihale prosedürlerine katılımı AB’nin münhasır yetkisinde kalmaktadır (paragraf 54-55). Zira yerleşik içtihat hukukuna göre ortak ticaret politikası, “esas olarak [uluslararası] ticareti teşvik etmeyi, kolaylaştırmayı veya yönetmeyi amaçlayan ve bu ticaret üzerinde doğrudan ve derhal etkileri olan her türlü AB tasarrufunu kapsar” (paragraf 56). “Bir üçüncü ülke ekonomik operatörünün [AB’deki] kamu ihale prosedürlerine katılımı ile ilgili düzenlemeleri belirlemeyi amaçlayan genel uygulama niteliğindeki herhangi bir tasarruf”, ister uluslararası anlaşma ister tek taraflı bir işlem şeklinde olsun, uluslararası ticaret üzerindeki doğrudan ve derhal etkileri nedeniyle –2014/25 Sayılı Direktif madde 86 ve AB Uluslararası Alım Aracı Tüzüğü ile de görülebileceği gibi– AB’nin münhasır yetkisinde kalmaktadır (paragraf 57-59).

Adalet Divanı, sonra, kamu ihalelerinin AB’nin münhasır yetkisinde kalmasının sonuçları üstünde genel olarak durmuştur. Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma (ABİHA) madde 2(1) gereği AB’nin münhasır yetkili olduğu bir alanda “yalnızca [AB] yasama faaliyetinde bulunabilir ve hukuken bağlayıcı tasarruflar kabul edebilir; üye devletler, ancak [AB] tarafından yetkilendirilmeleri halinde veya [AB] tasarruflarının uygulanması amacıyla yasama faaliyetinde bulunabilir”. O halde, yalnızca AB, kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin “AB içindeki kamu ihale prosedürlerine erişimine ilişkin genel uygulama tasarrufu benimsemekte yetkilidir” (paragraf 61). AB, bu yönden, “bu ekonomik operatörler için bu prosedürlere garantili erişim sağlayan bir sistem” kurabileceği gibi, “onları hariç tutan” veya onların tekliflerinin diğerlerinin teklifleri karşısında uyarlanmasını sağlayan bir sistem oluşturabilir (paragraf 61). Bununla birlikte, AB, bir üçüncü ülke ekonomik operatörünün AB’deki kamu ihale prosedürlerine katılımına ilişkin ne üye devletleri yetkilendirmiştir ne de kendisi hukuken bağlayıcı tasarruflar kabul etmiştir (paragraf 62).

Adalet Divanı en son bu ihtimalde ne olacağı üstünde durmuştur. AB’nin benimsediği tasarrufların yokluğunda, kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin AB’deki kamu ihale prosedürlerine kabul edilip edilmeyeceğini ve kabul edilirlerse onların tekliflerinin diğerlerinin teklifleri karşısında uyarlanmasının gerekip gerekmeyeceğini değerlendirmek ilgili sözleşme birimine düşer (paragraf 63). Kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörleri, 2014/25 sayılı Direktif madde 43’teki daha az lehe muamele görmeme hakkından yararlanamayacağına göre, sözleşme birimleri, alım belgelerinde, bu operatörler ile üye devletlerin veya kapsanan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin hukuki durumları arasındaki nesnel farklılığı yansıtmak amaçlı düzenlemeleri gerçekleştirebilir (paragraf 64). Her halükarda, ulusal makamlar, 2014/25 sayılı Direktifi iç hukuka aktaran ulusal hükümleri kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerine, böyle bir operatör hâlihazırda kamu ihale prosedürüne kabul edildiyse bile, uygulayamaz (paragraf 65). Bu tür operatörler, şeffaflık ve orantılılık gibi belirli gerekliliklerle uyumlu muamele görmeleri gerektiğini iddia ettiğinde bu tür iddialar AB hukuku değil ancak ulusal hukuk ışığında incelenebilir (paragraf 66).

Sonuç olarak, Adalet Divanı, ön karar başvurusunu kabul edilemez bulmuştur (paragraf 69).

Sonuç

Kolin Inşaat Turizm Sanayi ve Ticaret ön karar prosedürü, Giriş’te de belirtildiği üzere, su, enerji, ulaştırma ve posta hizmetleri sektörlerindeki belirli bir eşik değeri aşan kamu alımlarıyla ilgili 2014/25 sayılı Direktif temelindeki teknik bir sorudan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin AB’deki kamu alımlarına erişimine yönelik ilkesel bir soruya evrilmiştir. Nihayetinde, Adalet Divanı, ilkesel soruya yanıt verdikten sonra, ön karar başvurusunu kabul edilemez bulduğu için teknik soruya yanıt vermemiştir.

Adalet Divanı, ilk olarak, hangi üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin 2014/25 sayılı Direktif’e dayanabileceğini belirlemiştir: (i) AB, özellikle Dünya Ticaret Örgütü Kamu Alımı Anlaşması’nda olduğu gibi, bir üçüncü ülke ile AB’deki kamu alımı pazarına erişimi güvence altına alan bir uluslararası anlaşma akdettiyse o (kapsanan) üçüncü ülkelerin ekonomik operatörleri 2014/25 sayılı Direktif’e dayanabilir. (ii) Kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörleri ise –2014/25 sayılı Direktif’e tabi tutulan bir kamu ihale prosedürüne katılmış olsa bile– 2014/25 sayılı Direktif’e dayanamaz. (iii) Türkiye’de yerleşik ekonomik operatörler, Türkiye kapsanmayan üçüncü ülkeler arasında yer aldığı için, –2014/25 sayılı Direktif’e tabi tutulan bir kamu ihale prosedürüne katılmış olsa bile– 2014/25 sayılı Direktif’e dayanamaz. Ayrıca, Türk ekonomik operatörleri, –dava dosyasından anlaşıldığı kadarıyla ortada iş kurma hakkına veya hizmetlerin serbest dolaşımına yönelik bir kısıtlama olmadığı için– burada Katma Protokol madde 41’den de yararlanamaz.

Adalet Divanı, ikinci olarak, 2014/25 sayılı Direktifi iç hukuka aktaran ulusal hükümlerin kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerine uygulanamayacağını belirlemiştir: (i) Kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin AB’deki kamu ihale prosedürlerine katılımı AB’nin münhasır yetkisinde kalmaktadır. (ii) Dolayısıyla, yalnızca AB, bu konuda genel uygulama tasarrufu benimseyebilir veya üye devletleri yetkilendirebilir. (iii) AB bu konuda genel uygulama tasarrufu benimsemediği gibi, üye devletleri de yetkilendirmemiştir. (iv) AB’nin benimsediği tasarrufların yokluğunda, ilgili sözleşme birimi kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin AB’deki kamu ihale prosedürlerine katılımı hakkında karar alabilir. (v) Buna karşın, ulusal makamlar, kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerine, böyle bir operatör hâlihazırda kamu ihale prosedürüne kabul edildiyse bile, 2014/25 sayılı Direktifi iç hukuka aktaran ulusal hükümleri uygulayamaz. (vi) Böyle bir operatörün kamu ihale prosedürlerine katılımı ile ilgili birtakım iddiaları AB hukuku değil ancak ulusal hukuk ışığında incelenebilir.

Adalet Divanının kararı genel olarak değerlendirilecek olursa, kararın ilk yönü hakkında şu tespitler yapılabilir. 2014/25 sayılı Direktif, başka bazı AB tasarruflarının yaptığının aksine, kişi bakımından kapsamını açıkça düzenlemediği için bu konu yoruma açıktır. Dolayısıyla, Adalet Divanının kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin 2014/25 sayılı Direktif’e dayanamayacağı yönündeki kararı, farklı yorumlanmaya da açık olmakla birlikte, makul yorumlardan birisi olarak kabul edilebilir. Örneğin, HS Collins de, “kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörleri, 2014/25 sayılı Direktif’in kişi bakımından kapsamı içinde kalmamaktadır” sonucuna varmıştır (paragraf 33). Keza, HS Athanasios Rantos da, 11 Mayıs 2023 tarihli CRRC Qingdao Sifang and Others (C-266/22) ön karar prosedüründeki görüşünde aynı sonuca varmıştır (paragraf 33, dipnot 24). Karar bu yönüyle tartışmalardan görece uzak sayılabilir.

Adalet Divanının kararının ikinci yönü hakkında ise şu tespitler yapılabilir. Üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin AB’deki kamu ihale prosedürlerine katılımının AB’nin hangi yetki kategorisinde kaldığı, bu konu açıkça düzenlemediği için, yoruma açıktır. Dolayısıyla, Adalet Divanının bu konunun AB’nin münhasır yetkisinde kaldığı yönündeki kararı, farklı yorumlanmaya da açık olmakla birlikte, makul yorumlardan birisi olarak kabul edilebilir. Örneğin HS Collins de, üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin AB’deki kamu alım prosedürlerine katılımının, üye devletler tarafından değil –münhasır yetki gereği– yalnızca AB tarafından belirlenebileceği sonucuna varmıştır (paragraf 47-50).

Öte taraftan, Adalet Divanının bu konunun AB’nin münhasır yetkisinde kalmasının sonuçları hakkındaki tespitlerini ABİHA’daki “Birliğin Yetki Kategorileri ve Yetki Alanları” Başlığı altındaki düzenlemelerle bağdaştırmak oldukça güçtür. Şöyle ki, örneğin HS Collins, ilgili konunun AB’nin münhasır yetkisinde kaldığını tespit ettikten sonra, AB’nin bu yönde açık düzenlemesinin yokluğunda kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin AB’deki kamu alım prosedürlerine katılamayacağı sonucuna varmıştır (HS görüşü paragraf 47-50). Adalet Divanı ise, AB’nin benimsediği tasarrufların yokluğunda, kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin AB’deki kamu ihale prosedürlerine katılımını değerlendirmeyi ilgili sözleşme birimine bırakmıştır. Kanımca, HS Collins’in vardığı sonuç, Adalet Divanının vardığı sonuca nazaran, ABİHA’daki “Birliğin Yetki Kategorileri ve Yetki Alanları” Başlığı altındaki düzenlemelerle –özellikle de münhasır yetki ile paylaşılan yetki arasındaki farklılıklar gözetilecekse– çok daha uyumludur. Adalet Divanının kararının bu yönünü, kurucu antlaşma ile bağdaştırmak güç olsa da, uygulamadaki taşları bir anda yerinden oynatmama işlevi güttüğü düşünülebilir. Zira uygulamada, üye devletler, kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin AB’deki kamu alım prosedürlerine katılımını hâlihazırda düzenliyor gözükmektedir (bkz. HS görüşü paragraf 35 ve ayrıca bkz).

Öte taraftan, Adalet Divanının kararı, birtakım yeni hukuki belirsizliklere ve yeni sorulara kapı açacak gözükmektedir (ayrıca bkz). Örneğin karar uyarınca kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerine, AB’deki kamu ihale prosedürlerine katılmalarına izin verilmesi hâlinde dahi, 2014/25 sayılı Direktif’i iç hukuka aktaran ulusal hükümler uygulanamayacaktır. Peki, öyleyse, bu ekonomik operatörlere hangi ulusal hükümler uygulanacaktır? Karara göre sözleşme birimleri, alım belgelerinde, bu operatörler ile üye devletlerin veya kapsanan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin hukuki durumları arasındaki nesnel farklılığı yansıtmak amaçlı düzenlemeler gerçekleştirebilecektir. Peki, sözleşme birimleri, kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin diğerleri karşısında daha az lehe muamele görmemelerini sağlayabilecek midir, yoksa AB hukuku gereği onlara daha az lehe muamele etmekle yükümlü müdür? Buna ek olarak, peki, bu sorunun yanıtı, bir kamu ihale prosedürünün AB tarafından düzenleme altına alınıp alınmadığına göre farklılık gösterecek midir? Bu soruların tümünün yanıtı, kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörleri AB’deki kamu ihale prosedürlerine katıldığında ve şeffaflık ve orantılılık gibi belirli gerekliliklerle uyumlu muamele görmeleri gerektiğini iddia ettiklerinde, bu tür iddiaların AB hukuku değil ancak ulusal hukuk ışığında inceleneceği tespiti ışığında, daha da fazla önem kazanmaktadır.

Adalet Divanının kararındaki tüm bu tartışmalı noktalar, derdest davalar (örneğin bkz. C-266/22) veya ABAD önüne taşınabilecek başka davalar aracılığıyla gündeme getirilebileceği gibi, bir ihtimalle, AB’nin politika yapıcılarının devreye girmesine de yol açabilecektir. Birincisi, AB, örneğin Lizbon Antlaşması (2009) ile birlikte doğrudan yabancı yatırımların ortak ticaret politikasının, dolayısıyla AB’nin münhasır yetkisinin bir parçası haline gelmesini takiben yaptığı gibi, üye devletleri kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin AB’deki kamu ihale prosedürlerine katılımı yönünden belirli koşullar altında tekrar yetkilendirebilir. İkincisi, AB, Adalet Divanının kararında da belirtildiği gibi, kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörleri ile ilgili (i) onları bu prosedürlerden hariç tutan, (ii) onların bu prosedürlere garantili erişimlerini sağlayan bir sistem kuran, (iii) onların tekliflerinin diğerlerinin teklifleri karşısında uyarlanmasını sağlayan bir sistem kuran bir karar alabilir. Üçüncüsü, AB, bu ihtimalleri bir kenara bırakarak veya bu ihtimallerin yanı sıra, örneğin 29 Ağustos 2022 tarihinden bu yana uygulanan, kapsanmayan üçüncü ülkelerle ilgili olan ve “uluslararası kamu alımı pazarlarına erişimde karşılıklılığı teşvik etmeyi amaçlayan” AB Uluslararası Alım Aracı Tüzüğü temelinde ilerlemeyi tercih edebilir. Bu yönden, ayrıca, 12 Temmuz 2023 tarihinden bu yana uygulanan ve “özellikle kamu ihale prosedürleri” çerçevesinde ortaya çıkabilecek “iç pazarı bozan yabancı sübvansiyonların soruşturulması ve giderilmesi” ile ilgili kurallar getiren AB Yabancı Sübvansiyonlar Tüzüğü de alakalı olabilecektir.

Adalet Divanının kararı ile ilgili olarak Türkiye özelinde ana hatlarıyla şu tespitlerde bulunulabilir. Türkiye’de yerleşik ekonomik operatörlerin 2014/25 sayılı Direktif’e veya 2014/25 sayılı Direktifi iç hukuka aktaran ulusal hükümlere dayanabilmesi istenecek olursa bu, mevcut karar ve düzenlemeler ışığında, ya Türkiye’nin Dünya Ticaret Örgütü Kamu Alımı Anlaşması’na taraf olmasını ya da Türkiye’nin AB ile bu yönde anlaşmaya varmasını gerektiriyor gözükmektedir. Bir not olarak, kamu alımları, Türkiye ile AB arasındaki gümrük birliğinin güncellenmesi sürecinde masadaki konulardan birisidir (katılım müzakerelerindeki durum için ayrıca bkz). Bundan başka, mevcut karar ve düzenlemeler ışığında, ilgili sözleşme birimleri kapsanmayan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin, dolayısıyla Türkiye’de yerleşik ekonomik operatörlerin AB’deki kamu ihale prosedürlerine katılımını değerlendirmeye devam edebilecektir. Bununla birlikte, bu ekonomik operatörler, üye devletlerin veya kapsanan üçüncü ülke ekonomik operatörlerinin hukuki durumları ile aralarındaki nesnel farklılığı yansıtmak amaçlı, kendilerine daha az lehe muamele gösterilmesi ile karşılaşabilecektir.

Sonuç olarak, Adalet Divanının kararı, yeni tartışmalar başlatmaya gebe olup, konuyla ilgili yeni davalar ya da kararlar ve/veya yeni ya da değiştirilecek AB tasarrufları görmek şaşırtıcı olmayacaktır.

 

Bu yazıya atıf için: İlke Göçmen, “Avrupa Birliği’ndeki Kamu Alımları ve Üçüncü Ülke Ekonomik Operatörleri: Adalet Divanının Kolin Inşaat Turizm Sanayi ve Ticaret (C-652/22) Ön Karar Prosedüründeki Görüşü”, Yaşayan Avrupa Birliği Hukuku Blogu, 8/11/2024, Link: <https://yasayanabhukuku.blogspot.com/2024/11/blog-post.html> 


Bu yazıyı faydalı buldunuz mu? Hiç bir içeriği kaçırmayın bizi takip edin.

No comments:

Post a Comment