Fotoğraf Bilgileri: Eser Sahibi: Classical Numismatic Group, Inc. / Wikimedia Commons
İlke Göçmen, Prof. Dr., Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı / Jean Monnet
Chair (2019-2022) / The Alexander von Humboldt Foundation – Georg Forster
Research Fellow for Sustainable Development (2023-2024)
Giriş
Avrupa Birliği Adalet Divanı
(ABAD), 19 Kasım 2024 tarihinde Komisyonun, Birlik vatandaşları açısından
seçilme hakkı ve siyasi parti üyeliği çerçevesinde, Çek Cumhuriyeti’ne (C-808/21)
ve Polonya’ya (C-814/21)
karşı açtığı ihlal davalarındaki kararlarını açıklamıştır. Komisyona göre, bu
iki devlet, kendi ülkelerinde ikamet eden Birlik vatandaşlarına, sırf kendi
vatandaşları olmadıkları için, siyasi parti üyesi olma hakkını tanımamakla
Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma (ABİHA) madde (md) 22’yi ihlal
etmektedir. Nitekim ABAD da, Hukuk Sözcüsü Richard de la Tour’un 11 Ocak 2024
tarihli Görüşlerinde (C-808/21
ve C-814/21)
vardığı sonuçlar gibi, Komisyonun iddiasını haklı bularak Çek Cumhuriyeti’nin
ve Polonya’nın AB hukukunu ihlal ettiğine karar vermiştir. ABAD, iki davayı birleştirmemiş ve ayrı ayrı karar
almış olmakla birlikte her iki karar için ortak basın açıklaması düzenlemiştir. Bu çalışma, bu arka planda,
her iki davadaki / karardaki benzerlik göz önünde tutularak yalnızca Çek
Cumhuriyeti ile ilgili karara odaklanmaktadır.
Bu kararlar, gerek Avrupa Birliği (AB) gerek Türkiye açısından önem
taşımaktadır. AB açısından bu kararlar, genel olarak
Birlik vatandaşlarının seçilme hakkı ve siyasi parti üyeliği ile ilgili
ABİHA md. 22’nin anlamını, özel olarak da AB’nin değerleri arasında yer
alan demokrasi ile ilgili AB Antlaşması md. 2’nin ve 10’un anlamını açıklığa
kavuşturduğu için önem taşımaktadır (bu kararları inceleyenler de ‘demokrasi’
ile ilgili tespitlere özel olarak eğilmektedir, bkz. (1), (2) ve (3)). Türkiye açısından da bu karar önem taşımaktadır, çünkü AB
Antlaşması md. 49 gereği AB’ye üye olmak adına aday devlet olan Türkiye’den,
diğerlerinin yanında, AB’nin değerlerine saygı göstermek ve bu değerleri
desteklemeyi taahhüt etmek beklenmektedir. Dolayısıyla, işbu değerlerden birisi
olan ‘demokrasi’ ile ilgili ABAD kararlarını takip etmekte fayda bulunmaktadır
(bu yönden “Avrupa Bütünleşmesinde ‘Demokrasi’: Avrupa Birliği, Aday Devletler
ve Üye Devletler” başlıklı kitap bölümümüze dikkat çekilebilir).
Adalet Divanının Commission v Czech Republic (C-808/21)
kararına yer vermeden önce Birlik
vatandaşlığı ile ilgili birtakım tespitler yapılabilir.
1. Birlik
Vatandaşlığı ve Seçme ve Seçilme Hakkı
Birlik vatandaşlığı, Maastricht
Antlaşması (1993) ile birlikte AB hukukunun bir parçası haline getirilmiş ve kurucu antlaşma seviyesinde o günden
bugüne esaslı bir değişiklik geçirmemiş olup Lizbon Antlaşması (2009)
sonrasında şu şekilde düzenlenmektedir. ABİHA md. 20
uyarınca:
“1.
Bu Antlaşma ile Birlik vatandaşlığı tesis edilmiştir. Bir üye devletin vatandaşı
olan herkes Birlik vatandaşıdır. Birlik vatandaşlığı ulusal vatandaşlığın
yerini almayıp ona ilavedir.
2.
Birlik vatandaşları, Antlaşmalar’da öngörülen haklardan yararlanır ve
yükümlülüklere tabi olur. Birlik vatandaşları, diğer hakların yanı sıra,
aşağıdaki haklara sahiptir:
a)
üye devletlerin ülkelerinde serbestçe dolaşma ve ikamet etme hakkı,
b)
ikamet ettikleri üye devlette, o devletin vatandaşlarıyla aynı şartlarda,
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ve yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı,
c)
vatandaşı olduğu üye devletin temsil edilmediği üçüncü bir ülkenin ülkesinde,
üye devletlerden herhangi birinin diplomatik veya konsolosluk makamlarınca, o
üye devletin vatandaşlarıyla aynı şartlarda korunma hakkı,
d)
Avrupa Parlamentosuna dilekçe verme, Avrupa Ombudsmanına başvurma ve Birlik
kurumlarına ve danışma organlarına Antlaşmalar’ın dillerinden birinde başvurma
ve aynı dilde cevap alma hakkı.
Bu
haklar, Antlaşmalar’da belirlenen şartlar ve sınırlar çerçevesinde ve bu
Antlaşmalar’a uygun olarak kabul edilmiş tedbirler vasıtasıyla kullanılır.”
Görülebileceği üzere, Birlik vatandaşlarının yararlandıkları haklar
arasında, “ikamet ettikleri üye devlette, o devletin vatandaşlarıyla aynı
şartlarda, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ve yerel seçimlerde seçme ve
seçilme hakkı” da bulunmaktadır. Bununla birlikte, bu haklar, “Antlaşmalar’da
belirlenen şartlar ve sınırlar çerçevesinde ve bu Antlaşmalar’a uygun olarak
kabul edilmiş tedbirler vasıtasıyla” kullanılacaktır. Nitekim konuyu özel
olarak düzenleyen ve ihlal davalarına konu olan ABİHA md. 22
uyarınca:
“1.
Vatandaşı olmadığı bir üye devlette ikamet eden her Birlik vatandaşı, ikamet ettiği
üye devlette, o devletin vatandaşlarıyla aynı şartlarda, yerel seçimlerde seçme
ve seçilme hakkına sahiptir. Bu hak, Konseyin özel yasama usulü uyarınca ve
Avrupa Parlamentosuna danıştıktan sonra oybirliğiyle kabul ettiği kurallara
uygun olarak kullanılır; bu kurallarda, bir üye devlete özgü sorunlar gerekli
kıldığında derogasyonlar öngörülebilir.
2.
223. maddenin 1. paragrafına ve bu maddenin uygulanması için kabul edilen hükümlere
halel gelmeksizin, vatandaşı olmadığı bir üye devlette ikamet eden her Birlik vatandaşı,
ikamet ettiği üye devlette, o devletin vatandaşlarıyla aynı şartlarda, Avrupa Parlamentosu
seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına sahiptir. Bu hak, Konseyin özel yasama
usulü uyarınca ve Avrupa Parlamentosuna danıştıktan sonra oybirliğiyle kabul ettiği
kurallara uygun olarak kullanılır; bu kurallarda, bir üye devlete özgü sorunlar
gerekli kıldığında derogasyonlar öngörülebilir.”
Bu arka planda, Konsey, 6 Aralık
1993 tarihinde 93/109
sayılı Direktif ile vatandaşı olmadığı bir üye devlette ikamet eden Birlik
vatandaşlarının Avrupa Parlamentosu seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını
kullanması için detaylı düzenlemeler getirmiştir. Konsey, 19 Aralık 1994
tarihinde de 94/80
sayılı Direktif ile vatandaşı olmadığı bir üye devlette ikamet eden Birlik
vatandaşlarının yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkını kullanması için
detaylı düzenlemeler getirmiştir. Bununla birlikte, vatandaşı olmadığı bir üye
devlette ikamet eden Birlik vatandaşlarının, söz konusu seçimler bağlamında,
ikamet ettikleri üye devletteki siyasi partilere üye olmaları ile ilgili açık
bir düzenleme, ne ABİHA md. 22’de ne de 93/109 sayılı Direktif ile 94/80 sayılı
Direktif’te yer almaktadır.
2. İhlal
Davasına Uzanan Yol
İhlal davasına uzanan yol genel
ve özel olarak ele alınabilir. Genel
olarak, Komisyon, 2013
– 2016 yılları arasını kapsayan Birlik vatandaşlığı ile ilgili raporunda;
Birlik vatandaşlarının ev sahibi üye devletlerde siyasi parti kurabilmesini
veya mevcut siyasi partilere üye olabilmesini sağlamak için, buna imkân
vermeyen yedi üye devlete karşı ihlal prosedürü başlattığını not etmiştir.
Komisyon, ayrıca, bunlardan üç tanesi (Yunanistan, İspanya ve Slovakya)
açısından tatmin edici sonuçlar alarak ihlal prosedürünü sonlandırdığını, ancak
dört tanesi (Çek Cumhuriyeti, Polonya, Letonya ve Litvanya) açısından ise ihlal
prosedürünü devam ettirdiğini belirtmiştir. Bunlardan Letonya ve Litvanya
hakkındaki süreci resmi belgeler üzerinden takip etmek mümkün olmamakla
birlikte Çek Cumhuriyeti ve Polonya hakkındaki süreç, görüldüğü üzere, ihlal
davası ile devam ettirilmiştir.
Çek Cumhuriyeti özelinde ise süreç
şöyle işlemiştir (paragraf 1
ve 30-36): Çek Cumhuriyeti hukuku uyarınca yalnızca Çek vatandaşları bir siyasi
partiye veya harekete üye olabilmektedir. Komisyon, 2010 yılında, bu kuralın
ABİHA md. 22 ile uyumsuzluğu hakkındaki şüphelerini
Çek Cumhuriyeti’ne iletmiştir. 22 Kasım 2012 tarihinde, Komisyon, Çek
Cumhuriyeti’nin ABİHA md. 22 uyarınca yükümlülüklerini yerine getirmediğine
yönelik bir resmi bildirim mektubu
göndermiştir. Çek Cumhuriyeti, 22 Ocak 2013 tarihli cevabı ile AB hukukunu
ihlal etmediği şeklinde yanıt vermiştir. 22 Nisan 2014 tarihinde, Komisyon, Çek
Cumhuriyeti’nin ABİHA md. 22 uyarınca yükümlülüklerini yerine getirmediğine
yönelik, bu kez, bir gerekçeli görüş
göndererek Çek Cumhuriyeti’ni iki ay içinde bu gerekçeli görüş ile uyumlu
önlemler almaya davet etmiştir. Çek Cumhuriyeti, 20 Haziran 2014 tarihli cevabı
ile önlemlerinin AB hukukuna uygun olduğunu belirtmiştir. 2 Aralık 2020
tarihinde, Komisyon, Çek Cumhuriyeti’ne bir mektup göndererek hukuki durumunda
bir değişiklik olup olmadığını sormuş, ancak yanıt alamamıştır. 21 Aralık 2021
tarihinde, Komisyon, “Çek vatandaşı olmayan ancak Çek Cumhuriyeti’nde ikamet
eden AB vatandaşlarının bir siyasi partiye veya harekete üye olma hakkını
tanımamakla” “Çek Cumhuriyeti’nin ABİHA md. 22 uyarınca yükümlülüklerini yerine
getirmediği” iddiasıyla ihlal davası açmıştır (paragraf 1).
3. Adalet Divanının Kararı
Adalet Divanı, ihlal davasının
kabul edilebilir olmadığı ile ilgili iddiaları geri çevirdikten sonra (para.
37-50), kararını üç alt başlık altında şekillendirmiştir: (i) ABİHA md. 22’nin
kapsamı, (ii) ABİHA md. 22 ile yasaklanan bir muamele farklılığı olup olmadığı,
(iii) ulusal kimliğe saygı.
3.1. ABİHA Madde 22’nin Kapsamı
ABAD, ilk olarak, ABİHA md. 22’yi
kapsamını belirlemek için yorumlamıştır. Yerleşik içtihat hukuku uyarınca AB
hukukunun bir hükmünün yorumu; o hükmün lâfzını, güttüğü hedefleri ve bağlamını
dikkate almayı gerektirir (paragraf 91).
ABAD, ABİHA md. 22 özelinde önce lâfız
yönünden birtakım tespitlerde bulunmuştur. Birincisi, bu madde, “bir siyasi
parti veya hareket üyeliği edinmenin koşullarına herhangi bir referans
içermemektedir” (paragraf 93). İkincisi,
bu madde, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ve yerel seçimlerde seçme ve seçilme
hakkının kullanımı bakımından spesifik
bir vatandaşlık temelinde ayrımcılık yasağı kuralı getirmektedir (paragraf 96). Ayrımcılık yasağı da
eşitlik ilkesinin spesifik
ifadelerinden biridir (paragraf 97).
Üçüncüsü, bu maddedeki seçme ve seçilme hakkı Konsey tarafından benimsenecek
kurallara uygun olarak kullanılacaktır (paragraf
100). Konuyla ilgili olarak 93/109 sayılı Direktif ve 94/80 sayılı
Direktif mevcut olmakla birlikte, bu Direktifler, tam uyumlaştırma niteliği taşımamakta
olup bir siyasi parti veya hareket üyeliği edinmenin koşulları ile ilgili
düzenleme içermemektedir (paragraf 102).
ABAD, bu noktada, ABİHA md. 22 ile bu Direktifler arasındaki ilişkiye yönelik birtakım
tespitlerde bulunmuştur. Bir yandan, işbu Direktifler’in kapsamı, örtülü olarak
bile olsa, ABİHA md. 22’den kaynaklanan hakların ve yükümlülüklerin kapsamını
sınırlandıramaz (paragraf 103).
Diğer yandan, bir siyasi parti veya hareket üyeliği edinmenin koşulları AB
çapında düzenlenmedikçe üye devlet yetkisinde kalır, ancak üye devletler bu
yetkiyi AB hukuku uyarınca olan yükümlülükleri ile uyumlu biçimde kullanmalıdır
(paragraf 104). Sonuç olarak, lâfız yönünden, bir siyasi parti veya
hareket üyeliği edinmenin koşullarının belirlenmesi ABİHA md. 22’nin kapsamı
içinde kalır (paragraf 106).
ABAD, sonra, ABİHA md. 22
özelinde bağlam yönünden birtakım
tespitlerde bulunmuştur. Bunun için, ABAD, AB Antlaşması’ndaki, ABİHA’daki ve
Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’danki (ABTHŞ’deki) hükümler çerçevesinde bir inceleme
gerçekleştirmiştir (paragraf 107).
Birincisi, bu madde, ABİHA altındaki “Ayrımcılık Yapmama ve Birlik
Vatandaşlığı” başlıklı Kısım içinde yer almaktadır (paragraf 108). ABİHA md.
20 bir üye devletin vatandaşı olan herkese Birlik vatandaşlığını bahşetmektedir
ve yerleşik içtihat hukuku uyarınca Birlik vatandaşlığı “üye devletlerin
vatandaşlarının temel statüsü olacaktır” (paragraf 109). Avrupa
Parlamentosu seçimlerinde ve yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı da, üye
devletlerin ülkelerinde serbestçe dolaşma ve ikamet etme hakkı ile de bağlantılı
olarak, Birlik vatandaşlığına tanınan haklar arasında yer almaktadır (paragraf 110-113). İkincisi, AB Antlaşması
md. 10(1) uyarınca “Birliğin işleyişi temsili demokrasiye dayanır” ve bu
madde AB’nin değerlerinden birisi olan demokrasinin somut ifadesidir (paragraf 114). AB Antlaşması md. 10(2 ve 3) AB vatandaşlarına Avrupa Parlamentosunda
doğrudan temsil edilme hakkı bahşetmekte olup, bu çerçevede, temsili demokrasi
ile Avrupa Parlamentosu seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı arasında bir
bağlantı mevcuttur (paragraf 115-116).
Üçüncüsü, ABTHŞ md. 12(1) uyarınca herkes her düzeyde, özellikle de siyasi,
sendikal ve medeni konularda örgütlenme hakkına sahiptir (paragraf 117). Bu hak, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi (AİHS) md. 11(1) ile aynı anlama ve kapsama sahip olup “demokratik
ve çoğulcu toplumların esaslı temellerinden biridir” (paragraf 118-119). Siyasi partiler, bu arka planda, seçimlerde
aday gösterme işlevleri de dikkate alındığında, temsili demokrasi sisteminde
esaslı bir işlev gütmektedir (paragraf
121). Dolayısıyla, “bir siyasi
parti veya hareket üyeliği, aday olma hakkının etkili kullanımına önemli ölçüde
katkıda bulunmaktadır” (paragraf 122).
ABAD, ABİHA md. 22 özelinde en
son hedefler yönünden birtakım
tespitlerde bulunmuştur. Birincisi, bu madde, Birlik vatandaşlarına ev sahibi
üye devletteki demokratik seçim süreçlerine katılma hakkı bahşetmeyi
hedeflemektedir (paragraf 123).
İkincisi, bu madde, Birlik vatandaşları arasında eşit muameleyi sağlamayı
hedeflemektedir (paragraf 124).
Üçüncüsü, bu madde, Birlik vatandaşlarının ev sahibi üye devlet toplumu ile
aşamalı entegrasyonunu teşvik etmeyi hedeflemektedir (paragraf 125).
Sonuç olarak, ABİHA md. 22; ABİHA
md. 20 ve 21, AB Antlaşması md. 10 ve ABTHŞ md. 12 ışığında yorumlandığında; Avrupa
Parlamentosu seçimlerinde ve yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkının etkili
biçimde kullanımı amacıyla, ev sahibi üye devlet vatandaşlarının
yararlanabildiği araçlara, o devlette ikamet eden Birlik vatandaşlarının eşit
erişimini tanımayı gerektirir (paragraf
127).
3.2. ABİHA Madde 22 ile Yasaklanan bir Muamele Farklılığı
Olup Olmadığı
ABAD, ikinci olarak, ABİHA md. 22
ile yasaklanan bir muamele farklılığı olup olmadığını ele almıştır. Bir ön
tespit olarak, Çek hukuku, açıktır ki, bir siyasi parti veya hareket üyeliği
edinmek yönünden vatandaşlık temelinde ayrımcı bir muamele içermektedir (paragraf 128). Çek Cumhuriyeti’ne göre
ise bu muamele farklılığı ABİHA md. 22’ye aykırı değildir; çünkü Çek
Cumhuriyeti’nde ikamet eden Birlik vatandaşları, mevcut olan her türlü adaylığa
–ki buna üyesi olmasa bile bir siyasi parti veya hareketin listesinde yer
alabilmek de dâhil– erişim imkânına sahiptir (paragraf 129). ABAD’a göre ise Çek Cumhuriyeti’nde ikamet eden
Birlik vatandaşları oradaki bir siyasi partide veya harekette üyelik elde
edemediği için, bu durum, onların aday listesinde yer almaları veya bu
listedeki sıraları ile ilgili olarak partinin veya hareketin kararlarına
katılımının önüne geçme, veya en azından bu katılımı sınırlama, ihtimali
taşımaktadır (paragraf 139).
Aynı şekilde, bu durum, onların aday listesinde yer almalarının mutlak surette engellemese
bile, en azından böyle bir yer almayı daha çok zorlaştırmaktadır (paragraf 140). Dolayısıyla, bu durum,
Çek Cumhuriyeti’nde ikamet eden Birlik vatandaşlarını, Avrupa Parlamentosu
seçimlerinde ve yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkının kullanımı yönünden,
oradaki bir siyasi partide veya harekette üyeliği olan Çek vatandaşlarına
kıyasla, daha az lehe bir pozisyonda bırakmaktadır (paragraf 141).
Sonuç olarak, Çek Cumhuriyeti’nde
ikamet eden Birlik vatandaşları, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ve yerel
seçimlerde seçme ve seçilme hakkının etkili biçimde kullanımı açısından, o
devlet vatandaşlarının yararlanabildiği araçlara eşit erişimden
yararlanamadığına göre, ABİHA md. 22 ile yasaklanan bir muamele farklılığı ilke
olarak mevcuttur (paragraf 152).
3.3. Ulusal Kimliğe Saygı
Üçüncü olarak, AB Antlaşması md.
4(2) anlamında ulusal kimliğe saygı ile ilgili iddialar mevcuttur. Öncelikle bu madde uyarınca:
“Birlik, üye devletlerin Antlaşmalar önündeki eşitliğine ve bölgesel ve yerel
özerk yönetimler de dâhil, siyasal ve anayasal temel yapılarında mündemiç
ulusal kimliklerine saygı gösterir”. Çek Cumhuriyeti’ne göre ihtilaflı Çek
hukuku “ulusal düzeyde siyasi ve anayasal sistemin korunmasını sağlamak”,
dolayısıyla “ulusal kimliğe saygıyı güvenceye almak” amacını taşımaktadır (paragraf 153). Şöyle ki, siyasi
partiler ve hareketler ulusal düzeyde siyasi aktivitenin ‘anahtar platformları’
olup bunlara üye olma hakkı sadece Çek vatandaşlarına hasredilmiştir (paragraf 153).
ABAD, AB Antlaşması md. 4(2) anlamında
ulusal kimliğe saygı ile ilgili iddiaları şöyle değerlendirmiştir. Ona göre
ulusal siyasi hayatın organizasyonu –ki buna siyasi partiler ve hareketler de
katkıda bulunur–, AB Antlaşması md. 4(2) anlamında ulusal kimliğin bir
parçasını oluşturur (paragraf 154).
Bununla birlikte, ABİHA md. 22 ulusal seçimlerle değil Avrupa Parlamentosu seçimleri ve yerel seçimler ile
ilgilidir, dolayısıyla üye devletler, eğer isterlerse, ulusal seçimler
bağlamında siyasi partiler ve hareketlerle ilgili spesifik düzenlemeler
getirebilir (paragraf 156-157).
Kaldı ki, AB Antlaşması md. 4(2), kendisi ile aynı hiyerarşik değerde olan
diğer hükümler –özellikle de AB Antlaşması md. 2 ve 10– ışığında
yorumlanmalıdır (paragraf 158).
Bu yönden, AB Antlaşması md. 4(2), üye devletleri AB Antlaşması md. 2 ve 10’dan
kaynaklanan gerekliliklerle uyum sağlama yükümlülüğünden muaf
tutamaz (paragraf 158). Bu
yönden, demokrasi ilkesi ve eşit muamele ilkesi AB’nin üstüne kurulu olduğu
değerler arasında yer almakta olup bu değerler, “ortak bir hukuk düzeni olarak
[AB]’nin kimliğinin özünün ayrılmaz bir parçasını oluşturur ve […] üye
devletler için hukuken bağlayıcı yükümlülükler içerir” (paragraf 159-160).
ABİHA md. 22, bu arka planda, hem demokrasi hem de eşit muamele ilkesinin somut
ifadesi olup bu ilkeler “[AB]’nin kimliğinin ve ortak değerlerinin ayrılmaz bir
parçasını oluşturur” ve üye devletler bu ilkelerle bağlı olup kendi ülkelerinde
bu ilkelere riayet edilmesini sağlamalıdır (paragraf 161-162). Sonuç olarak, bir
üye devlette ikamet eden Birlik vatandaşlarının oradaki bir siyasi partide veya
harekette üyelik elde etmesini sağlamak, demokrasi ve eşit muamele ilkelerini
tam anlamıyla uygulamak anlamına gelir ve o üye devletin ulusal kimliğini
zayıflatıyor olarak nitelendirilemez (paragraf
163).
Sonuç olarak, ABAD, Çek Cumhuriyeti’nin “Çek vatandaşı olmayan
ancak Çek Cumhuriyeti’nde ikamet eden AB vatandaşlarının bir siyasi partiye
veya harekete üye olma hakkını tanımamakla” ABİHA md. 22 uyarınca
yükümlülüklerini yerine getirmediğine, dolayısıyla AB hukukunu ihlal ettiğine
karar vermiştir (paragraf 164).
Sonuç
Commission v Czech Republic (C-808/21)
kararı, her şeyden önce, yerleşik
içtihat hukukunun doğal bir sonucu
olarak okunabilir. Bu yönden, karar, kimi kez açıkça kimi kez örtülü olarak,
sırasıyla iç pazar, Birlik vatandaşlığı ve AB’nin değerleri ile ilgili kararlarda
geliştirilen yaklaşımlarla tutarlılık sergilemektedir. ABİHA md. 22, iç
pazardaki temel serbestîlerin (malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin
serbest dolaşımı hükümlerinin) içkin bir parçası olan vatandaşlık temelinde
ayrımcılık yasağı ile ilgili olduğu ölçüde, iç pazara ilişkin içtihat
hukukundan esintiler taşımaktadır. Örneğin, tıpkı iç pazara ilişkin içtihat hukukunda
olduğu gibi, bir konu üye devlet yetkisinde kalsa bile üye devlet bu
yetkiyi AB hukukuna uygun biçimde kullanmalıdır (paragraf 104). ABİHA md.
22, Birlik vatandaşlığına tanınan haklardan biri olduğu ölçüde, Birlik
vatandaşlığına ilişkin içtihat hukukunun köşe taşı olan “[Birlik vatandaşlığı] üye
devletlerin vatandaşlarının temel statüsü olacaktır” (paragraf 109) yaklaşımı çerçevesinde
ele alınmaktadır. Yine, ABİHA md. 22, demokrasi ve eşit muamele ilkelerinin
somut ifadesi olarak okunduğu ölçüde, AB’nin değerlerine ilişkin içtihat hukukunun
temelleri üzerinden şekillenmektedir. Özellikle, bu değerler, “ortak bir
hukuk düzeni olarak [AB]’nin kimliğinin özünün ayrılmaz bir parçasını oluşturur
ve […] üye devletler için hukuken bağlayıcı yükümlülükler içerir” (paragraf
159-160).
Bu karar, bu son tespitle bağlantılı olarak, AB’nin değerleri ile ilgili içtihat hukukunun gelişimine katkı da vermektedir. AB’nin değerleri
ile ilgili içtihat hukuku ilk planda hukukun üstünlüğü özelinde gelişmeye
başlamıştır. Yargı bağımsızlığı ile ilgili Associação
Sindical dos Juízes Portugueses kararı
(2018) ve bütçe koşulluluğu ile ilgili Hungary
v Parliament and Council (C-156/21)
ile Poland v Parliament and Council (C-157/21)
kararları
bununla ilgili örnek olarak gösterilebilir. İşte bu arka planda, işbu blog
postta incelenen Commission v Czech Republic (C-808/21)
kararı, hukukun üstünlüğü özelindeki
içtihat hukukunu, AB’nin bir diğer değeri olan ‘demokrasi’ye aktardığı ölçüde oldukça
önemli addedilmekte ve ‘demokrasi’ değeri ile ilgili gelecekteki içtihat
hukukunu şekillendirme potansiyeli üstünde durulmaktadır (bkz. (1), (2) ve (3)).
Bu karar, son olarak, ABİHA md. 22
özelindeki içtihat hukukunun başlangıç
noktası olarak görülebilir. İlerleyen zamanda, örneğin
ABİHA md. 22’nin kimi muhatap aldığı sorusu gündeme gelebilir. Bu madde,
yalnızca (somut uyuşmazlıkta olduğu gibi) üye devlet önlemlerine karşı mı
kullanılabilir, yoksa üye devlet dışındaki birtakım gerçek ve tüzel kişilerin
önlemlerine karşı da kullanılabilir mi? Örneğin bir Birlik vatandaşı,
vatandaşlık temelinde ayrımcılık yasağına aykırı olduğunu düşündüğü, bir siyasi
parti tüzüğüne karşı da ABİHA md. 22’yi kullanabilecek midir? İç pazar hukukuna
ilişkin içtihat hukuku ile kıyas
yapacak olursak, muhtemelen bu sorunun olumlu yanıtlanacağı düşünülebilir. Yine,
örneğin ABİHA md. 22’nin kapsamının neleri içerdiği sorusu da tekrar gündeme
gelebilir. Karara göre Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ve yerel
seçimlerde seçme ve seçilme hakkının etkili
biçimde kullanımı amacıyla yararlanılabilen araçlar, bu maddenin kapsamı içinde kalacak gözükmektedir (paragraf 127). Peki, bu araçlar, örneğin
siyasi bağışları içerecek midir veya ne ölçüde içerecektir? Bu tür sorular ancak
zaman içinde yanıtlanabilecektir.
Bu yazıya atıf için: İlke Göçmen,
“Birlik Vatandaşları Açısından Seçilme
Hakkı ve Siyasi Parti Üyeliği: Commission
v Czech Republic (C-808/21) ve Commission
v Poland (C-814/21) Kararları”, Yaşayan Avrupa Birliği Hukuku Blogu,
18/12/2024, Link: <https://yasayanabhukuku.blogspot.com/2024/12/C-808-21.html>
Bu yazıyı faydalı buldunuz mu? Hiç bir içeriği kaçırmayın bizi takip edin.