AB Markası Tescilinde Kamu Düzeni Kavramının Uygulanması: Escobar v EUIPO (Pablo Escobar) Kararı (T‑255/23)
Fotoğraf Bilgileri: Eser Sahibi:
Juandax / Wikimedia
Commons
Merve Ağzıtemiz, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı
Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) – Genel Mahkemesi, 17 Nisan 2024 tarihinde Escobar v EUIPO (Pablo Escobar) davasındaki (T‑255/23) kararını açıklamıştır. Bu karar ile, Avrupa Birliği (AB) Markası tescilleri kapsamında kamu düzeni kavramının nasıl kullanılacağına ilişkin tespitler yapılmıştır. Bu bağlamda, Genel Mahkeme, bu alandaki içtihadını devam ettirmiştir. (Bkz. T-1/17 - La Mafia Franchises v EUIPO) Ön bilgi olarak, AB markası, AB’de geçerli olan ve üye ülkelerin tamamında koruma sağlayan bir sistemdir. AB Markası olarak tescil edilen markalar, ulusal markalarla birlikte var olmaktadır. AB Marka başvurusu, Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) nezdinde yapılmaktadır. EUIPO' nun kararlarından doğan uyuşmazlıklar, Genel Mahkeme önüne getirilebilmektedir. (2017/1001 sayılı AB Markası Tüzüğü m.71-72)
1-
VAKALAR:
30 Eylül 2021 tarihinde ‘Pablo Escobar’ ifadesinin bir AB Markası olarak tescil edilmesi yönünde, EUIPO’ya başvurulmuştur. Bu başvuru, Markaların Tescili Amaçları İçin Eşyaların ve Hizmetlerin Uluslararası Sınıflandırması Hakkında Nice Anlaşması’nda belirlenen belirli kategoriler açısından yapılmıştır. Bu başvuru, 1 Haziran 2022’de, 2017/1001 sayılı AB Markası Tüzüğünün 7/1. maddesi temelinde reddedilmiştir. 26 Temmuz 2022 tarihinde bu karara karşı EUIPO bünyesinde temyiz başvurusunda bulunulmuştur. EUIPO Temyiz Kurulu, tescili istenen markanın, kamu düzeni ve genel kabul gören ahlak ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle bu itirazı reddetmiştir. Davacı, EUIPO’ nun bu kararının iptal edilmesini talep etmektedir.
2-
KARAR:
Genel Mahkeme, kararını üç nokta üzerinden şekillendirmiştir. Bunlar: (i) 2017/1001 sayılı AB Markası Tüzüğünün 7/1. maddesinin ihlaline ilişkin itiraz, (ii) 2017/1001 sayılı AB Markası Tüzüğünün 94/1. maddesinin ihlaline ilişkin itiraz ve (iii) AB Temel Haklar Şartı’nın (ABTHŞ) 48. maddesinde güvence altına alınan masumiyet karinesi temel hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia olarak sıralanmaktadır. Devam eden paragraflarda bu maddeler tek tek ele alınacaktır:
(i)
2017/1001
sayılı AB Markası Tüzüğünün 7/1. maddesinin ihlaline İlişkin İddia Hakkındaki İtiraz
EUIPO Temyiz Kurulu'nun, kamu düzeni
ve genel kabul gören ahlaki ilkelere aykırılık temelinde verdiği ret kararında,
2017/1001 sayılı AB Markası Tüzüğünün 7/1(f) maddesinin yanlış yorumladığı veya
uygulandığı iddia edilmektedir. Davacı, ilgili Tüzüğün 7/1(f) maddesinde,
'kamu düzeni' ve ‘genel kabul gören ahlaki ilkelere’ aykırılık kavramlarının
tanımının bulunmadığını vurgulamaktadır. Bu nedenle, bir markanın, kamu düzeni
veya genel kabul gören ahlaki ilkelere aykırı olup olmadığının incelenmesinde, AB’deki
ya da bir kısmındaki kamuoyunun algısına bakılmalıdır. Çünkü kamu düzeni ve
ahlaki ilkeler, bir üye devletten diğerine farklılık gösterebilir. Ayrıca,
içtihatlar doğrultusunda, 7/1(f) maddesi dikkatli ve dar bir anlayışla
uygulanmalı ve bir marka, sadece gerçekten toplumun temel ahlaki değerleri ve
standartlarıyla uyumsuz olarak algılandığı durumlarda kamu düzeni temelinde
uygunsuz olarak değerlendirilmelidir. Bu bakımdan davacı, EUIPO Temyiz Kurulunun,
İspanya kamuoyunun çoğunluğunun algısını değerlendirmediğini ve ilgili
düzenlemenin fazla serbestçe uygulandığını iddia etmektedir. (para. 11-13)
Genel Mahkeme, öncelikle, AB hukuku
gereğince, kamu düzeni veya genel kabul gören ahlaki ilkelere aykırı olan
markaların kaydedilmemesi gerektiğini vurgulamıştır. Genel Mahkeme’ye göre, buradaki
kamuoyu, tescili talep edilen mal ve hizmetlerin doğrudan yöneldiği grupla
sınırlı tutulmamalıdır. Tescili istenen markanın, bu mal ve hizmetlerle
ilgilenmeyen ancak günlük yaşamlarında rastgele olarak bu markayla karşılaşacak
diğer kişiler açısından da bir şaşkınlık unsuru yaratabileceği göz önünde
bulundurulmalıdır. (para.17, ayrıca bkz. Case
T‑1/17) Ayrıca, Tüzükteki bu ret sebebine dayalı karar verilirken, salt
olarak AB'nin tüm üye devletlerinde ortak olan tutumlar değil, ilgili
devletlerdeki kamuoyunun algısını etkileyebilecek olan bireysel ve özel
durumlar da göz önünde bulundurulmalıdır. (para. 18)
Temyiz Kurulu, tescili istenen
markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin, günlük tüketim ürünlerinden, yüksek
düzeyde ve son derece sofistike ürün veya hizmetlere kadar değişen bir yelpazede
bulunduğunu ve hem mesleki hem de genel kamuoyuna yöneldiğini belirlemiştir. Bununla
birlikte, özellikle tarihsel bağlar nedeniyle İspanya halkının, Kolombiya'da Medellín
kartelini kuran ve tek lideri olan Kolombiyalı Pablo Escobar’a en
aşina halk olduğu belirtilmiş ve marka tescilinin reddi kararında bu
husus dikkate alınmıştır. (para. 19) Temyiz Kurulu, tescili istenen markanın,
en azından İspanyol kamuoyunun önemli bir kısmında, uyuşturucu baronu ve
narko-terörizmin simgesi olarak algılanan Pablo Escobar ile
ilişkilendireceğini değerlendirmiştir. (para. 21) Böyle bir bağlantının ise
modern demokratik toplumlarda kabul edilemez olarak algılanacağı vurgulanmıştır.
Temyiz Kuruluna göre, bu, sadece İspanya'da değil, aynı zamanda tüm AB üye devletlerinde
tanınan ahlaki ilkelerin tamamen tersidir ve toplumun genel çıkarlarının,
sosyal huzurun ve düzenin korunmasına yönelik en ciddi tehditlerden birini
oluşturmaktadır. (para. 22)
Davacı, Temyiz Kurulunun, toplumun büyük bölümünü ele alarak değerlendirme yapmadığını iddia etmektedir. Genel Mahkemeye göre, Temyiz Kurulu, İspanyol kamuoyunda makul kabul edilebilecek ve ortalama hassasiyet ve hoşgörü eşiklerine sahip olan kişilerin algısını doğru bir şekilde değerlendirmiştir. Bu kişiler, Avrupa Birliği'nin dayandığı bölünmez ve evrensel değerleri paylaşmaktadır. Dolayısıyla, davacının, AB Markası Tüzüğünün ilgili maddesinin yanlış yorumlandığı, yanlış uygulandığı veya fazla serbestçe uygulandığı yönündeki iddiaları haklı değildir. (para. 26) Genel Mahkeme ayrıca, Pablo Escobar isminin, ilgili kişinin Kolombiya'daki kimi gruplara yönelik olası iyi davranışları yerine uyuşturucu kaçakçılığı ve bu durumdan kaynaklanan suçlar ve acılar ile ilişkilendirileceğine yönelik Temyiz Kurulu kararına katılmaktadır. Temyiz Kurulunun, tescil edilmek istenen markanın, İspanyol toplumunda hâkim olan temel değerler ve ahlaki standartlara aykırı olarak algılanacağı şeklinde bir sonuca varması haklı görülmüştür. (para. 27) Sonuç olarak, davacının bu ilk iddiası reddedilmiştir.
(ii)
2017/1001
sayılı Tüzüğün 94/1. maddesinin İhlaline İlişkin İddia Hakkındaki İtiraz
EUIPO, 2017/1001 sayılı AB Markası Tüzüğünün 94/1. maddesine uygun olarak, kararlarında dayandığı gerekçeleri belirtmelidir. Bununla birlikte, kararların gerekçeleri belirtilirken, tarafların sunduğu her argüman hakkında bir görüş bildirmek zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu bağlamda, karar açısından belirleyici öneme sahip olan durumlar ve hukuki değerlendirmelerin açıklanması yeterlidir. (para. 33) Genel Mahkemeye göre, Temyiz Kurulunun kararı, bu düzenlemeye uygun ve yeterince açık bir şekilde verilmiştir. Tescil başvurusunda bulunan tarafın, bu başvurusunu, buna benzer önceki başvurularla karşılaştırmaya yönelik savunmasının Temyiz Kurulu tarafından ele alınmadığı hususundaki itirazı da yersizdir. Kararından, eski suçluların adlarıyla ilgili kayıtların simgesel hale geldiği, tarihsel olaylarla ilişkili olduğu ve zamanla ofansif karakterlerinin azalmış olabileceği anlaşılmaktadır. Karardan görüleceği üzere, Pablo Escobar ifadesinin tescili talebiyle bu gibi eski kayıtların durumu karşılaştırılabilir değildir. (para. 36) Dolayısıyla, bu ikinci iddia da reddedilmiştir.
(iii)
AB
Temel Haklar Şartı’nın 48. Maddesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
Temyiz Kurulu'nun, Pablo Escobar'a
atfedilen suç eylemlerine dayanarak marka tescilini reddetmesiyle, özellikle ABTHŞ’nin
48. maddesinde öngörüldüğü üzere, masumiyet karinesine ilişkin temel hakkı
dikkate alma yükümlülüğünü ihlal ettiği iddia edilmiştir. (para. 39) Temyiz
Kurulu, Pablo Escobar'ın, literatür ve filmlerle oluşturulan imajını göz önünde
bulundurmuştur. Buna göre, Pablo Escobar’ın, İspanyol kamuoyunun önemli bir
kısmı tarafından, bir suç örgütünün lideri ve sayısız suçtan sorumlu olarak
algılandığı gerçeğinin etkilenmediği sonucuna varılmıştır. (para 41)
Genel Mahkemeye göre, AB Markası Tüzüğünün 7/1. maddesi (iddia edildiği üzere) masumiyet karinesi bağlamında ele alınmalıdır. Nitekim ilgili Tüzüğün Dibacesinde söz konusu düzenlemenin, temel haklara uygun şekilde uygulanması gerektiği belirtilmiştir. (para. 44) Kurul kararında, Pablo Escobar’ın, Kolombiya, Amerika veya Avrupa mahkemeleri tarafından hiçbir zaman mahkûm edilmemiş olduğu, buna rağmen, o zamanki Kolombiya hükümetiyle yapılan bir anlaşmanın parçası olarak kendi hapishanesinde gönüllü olarak kaldığı belirtilmiştir. Buna karşılık, AB değerlerini paylaşan ve ortalama değerlendirme eşiğine sahip kimseler açısından bu kişinin, büyük bir acıya neden olan bir suç sembolü olarak algılandığı da eklenmiştir. Genel Mahkemeye göre, bu değerlendirmeler, dosyadaki kanıtlar ışığında sağlam bir temele dayanmaktadır. Bu nedenle, Temyiz Kurulu, Pablo Escobar'ın masumiyet karinesi çerçevesindeki haklarına değinmeksizin, AB Markası Tüzüğünün ilgili maddesinin uygulanma koşullarının sağlandığına karar verme yetkisine sahip görülmüştür. (para. 46-48) Genel Mahkeme, bu bağlamda üçüncü iddiayı da reddetmiştir.
3-
SONUÇ:
Pablo Escobar ifadesinin AB Markası olarak
tescil başvurusunun EUIPO tarafından reddi, AB Markası Tüzüğünün kamu düzeni ve
genel ahlaka aykırılık düzenlemesi çerçevesinde ele alınmıştır. Genel Mahkeme kararı da bu ret kararının
haklılığı üzerinden şekillenmiştir. Nitekim, Genel Mahkeme, kamu düzeni
kavramının sınırlarını geniş bir şekilde ele almış ve bu alandaki
önceki tarihli içtihadını sürdürmüştür.
Tabi ki Genel Mahkemenin bu yorumunun olaya özgü olduğu unutulmamalı ve ilgili
kavramın, her bir olay temelinde ve vakalara uygun şekilde ele alınacağı değerlendirilmelidir.
Görüldüğü üzere bu olayda,
kamuoyunun, medyaya yansıdığı şekilde Pablo Escobar’ı bir uyuşturucu baronu
olarak kabul ettiği düşüncesinden hareket edilmiştir. Ayrıca, kamuoyunun
algısını şekillendiren bir başka unsur olan, İspanya ile Kolombiya arasındaki tarihi
bağlantılar da bir değerlendirme unsuru olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla söz
konusu tescilin kabulü, İspanyol toplumunda egemen olan temel değerler ve
ahlaki standartlarla çelişir olarak yorumlanmıştır.
Bu karardaki bir başka önemli nokta
ise temel haklar üzerinden yapılan değerlendirmedir. Genel Mahkemeye göre,
burada masumiyet karinesine ilişkin bir hak ihlali bulunmamaktadır, çünkü hiçbir
zaman mahkûm edilmemiş olmasına rağmen Pablo Escobar, İspanya'da kamuoyu
nezdinde organize suçun bir sembolü olarak algılanmaktadır.
Bu yazıyı faydalı buldunuz mu? Hiç bir içeriği kaçırmayın bizi takip edin.