Emriye Özlem Şeker, Dr. Öğretim Üyesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı
Giriş
Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD/Divan”) 30 Mayıs 2024
tarihinde Joined Cases C‑662/22 and C‑667/22 Airbnb Ireland UC (C‑662/22), Amazon Services Europe
Sàrl (C‑667/22) v Autorità per le
Garanzie nelle Comunicazioni davasındaki kararını açıkladı. Divan bu
kararla İtalya’nın 2019/1150 sayılı
Tüzüğü (Platform-to-Business Regulation / P2B Regulation, “P2B Tüzüğü”)
uygulamak için getirdiği ve başka üye devletlerde kurulmuş çevrimiçi aracılık
hizmetleri sunan Amazon ile Airbnb gibi firmaların ceza tehditi ile ulusal bir
sicile kaydolması, mali katkı sunması ve bilgi vermesine ilişkin ulusal
tedbirlerin AB hukukuna aykırı olduğuna hükmetti. ABAD kararına ilgili
başvuruyu çevrimiçi aracılık hizmetlerine uygulanabilir AB düzenlemelerini
inceleyerek ulaşmıştır. Kararda esas alınan düzenleme ise iç pazarda bilgi toplumu hizmetlerinin belli hukuki yönlerini
düzenleyen 2000/31 sayılı Direktif’tir (E-Commerce Directive, “E-Ticaret Direktifi”).
Karar başka bir üye devlette kurulmuş arama motoru veya
alışveriş sitesi gibi çevrimiçi araçılık hizmetleri sunan şirketlere
uygulanamayacak tedbir türlerinden birini ortaya koymaktadır. Özellikle
çevrimiçi aracılık hizmetlerinin ticari kullanıcılarını korumak için getirilmiş
P2B Tüzüğü ve dolaylı olarak tüketicinin
korunmasının yeni kısıtlayıcı tedbirler getirmek için kullanılamayacağını
belirtmektedir.
Airbnb ve Amazon gibi platformlara uygulanacak AB
düzenlemesinin belirlenmesine ilişkin ABAD kararları şu çalışmada incelenmiştir. Bilgi
toplumu hizmetleri ve AB hukuku arasındaki ilişki ulusal vergi kuralları
açısından C-83/21 - Airbnb Ireland and
Airbnb Payments UK davasında sunulan Görüş kapsamında şu blog yazısında incelenmiştir. Bu karar
bilgi toplumu hizmetleri ile ulusal hukuk arasındaki ilişki konusundaki ABAD
içtihadına en son eklenen karar olması sebebiyle önemli bulunmuştur.
Aynı gün açıklanan C-663/22
– Expedia davasındaki
karar
da aynı uyuşmazlık konusu tedbirlerin P2B Tüzüğüne göre AB’de kurulmamış hizmet
sunucularına ne kapsamda uygulanacağını yorumlaması sebebiyle, özellikle Türkiye’de
kurulu çevrimiçi aracılık şirketleri açısından, ilgi çekici bulunmuştur.
Bu blog yazısı, ilgili ABAD kararlarını uyuşmazlığın arka
planı, kararda öne çıkan sorular ve kararın kısa değerlendirmesi başlıkları
altında ele alacaktır.
Kararın Arka Planı
İtalya 2020 yılında kabul ettiği bir kanunla İtalyan İletişimi Düzenleme Otoritesi’nin (AGCOM) yetkilerinde çevrimiçi aracılık
hizmetleri sunan şirketlerin yükümlülüklülerini etkileyen birtakım
değişiklikler yapmıştır. Buna göre AGCOM bir İletişim Operatörleri Sicili (the
Register of Communications Operators, RCO) tutacaktır. Bu sicile İtalya’da
kurulmamış olsa da İtalya’da faaliyet gösteren tüm çevrimiçi aracılık ve
çevrimiçi arama motoru hizmetleri sunucuları P2B Tüzüğünün uygulanmasını
sağlamak dahil amaçlarla kaydedilecektir. AGCOM’un talimat ve resmi
bildirimlerine uymayan hizmet sunucuları için para cezası öngörülmüştür. Diğer
İtalyan düzenlemeleri ile bu kapsamdaki hizmet sunucularına yıllık bütçelerini
bildirme ve kanunda öngörülen oranda mali katkı payı ödeme ile şirketlerine
ilişkin birtakım mali ve idari bilgileri AGCOM’a bildirme yükümlülüğü
getirilmiştir (para. 14-26).
Kayıtlı merkezi İrlanda’da olan ve kısa süreli konut
kiralama konusunda çevrimiçi aracılık hizmeti sunan Airbnb ve kayıtlı merkezi
Lüksemburg’da olan ve mal satımı konusunda alıcı ve satıcılar arasında
çevrimiçi aracılık hizmeti sunan Amazon bu İtalyan düzenlemelerine karşı
İtalyan İdare Mahkemesi önünde dava açarak düzenlemelerin iptalini talep
etmiştir (para. 27-30).
Bu kapsamda İtalyan mahkemesi ABAD’a şu beş soruyu yöneltmiştir (para. 44):
- P2B Tüzüğü çevrimiçi aracılık hizmetlerinin ticari kullanıcıları için çevrimiçi aracılık hizmetlerinde adalet ve şeffaflığı teşvik etmek amacıyla çevrimiçi aracılık hizmetleri ve çevrimiçi arama motorlarının belli bilgilerini bildirmesi, mali katkıda bulunması ve bunlara uymaması halinde para cezası uygulanmasını içeren bir sicile kaydolmasını öngören bir ulusal düzenlemeyi yasaklar mı?
- P2B Tüzüğü üye devletlerin çevrimiçi aracılık hizmetleri ve çevrimiçi arama motorlarının belli bilgilerini bildirmesi, mali katkıda bulunması ve bunlara uymaması halinde para cezası uygulanmasını içeren bir sicile kaydolmasını öngören ulusal tedbirlerini Komisyon’a bildirmesi gerekir mi? Bu tedbirlere konu özel kişiler bildirilmeyen tedbirlerin kendilerine uygulanmamasını talep edebilir mi?
- E-Ticaret Direktifi md. 3 başka bir üye devlette kurulu hizmet sunuculara bu tür ek idari ve mali yükümlülükler getiren bir ulusal düzenlemeyi yasaklar mı?
- Avrupa Birliğinin İşleyişi Hakkında Antlaşma (ABİHA) md. 56’da düzenlenen hizmet sunma serbestisi ve 2006/123 sayılı Direktif ulusal otoriteler tarafından çevrimiçi aracılık hizmetlerinin ticari kullanıcıları için adalet ve şeffaflığı teşvik etmek amacıyla başka bir üye devlette kurulmuş hizmet sunucular için bu tür ek idari ve mali yükümlülükler ve bunlara uyulmaması halinde para cezası yaptırımının kabul edilmesini yasaklar mı?
- E-Ticaret Direktifi md. 3/4(b) gereğince başvuru konusu ulusal tedbirin Komisyon’a bildirilmesi gerekir mi? Eğer öyleyse, bu tedbirlere konu özel kişiler, bildirilmeyen tedbirlerin kendilerine uygulanmamasını talep edebilir mi?
Karar
Ön Belirlemeler
ABAD, ilk olarak başvuru konusu olaya hangi AB düzenlemesinin uygulanacağını belirlemiştir. Zira Amazon ve Airbnb tarafından sunulan hizmetlere ilk bakışta hizmet sunma serbestisine ilişkin ABİHA md. 56; 2006/123 sayılı Hizmetler Direktifi md. 16 veya E-Ticaret Direktifi md. 3 uygulanabilir görülmektedir. Mahkeme başvuru konusunun bilgi toplumu hizmetleri olduğunu ve diğerlerinin yanında E-Ticaret Direktifi md. 3/1 uyarınca diğer AB düzenlemelerine göre özel hüküm niteliğinde olması sebebiyle uyuşmazlığın E-Ticaret Direktifi md. 3’e göre inceleneceğini belirtmiştir (para. 46-51). ABAD bu bağlamda ilk olarak birinci, üçüncü ve dördüncü soruları birlikte ele almıştır (para. 45).
E-Ticaret Direktifinin Uygulama
Alanı ve Genel İlkeler
ABAD soruları cevaplamaya geçmeden önce E-Ticaret
Direktifi ile ilgili genel bazı hususlara konuya ilişkin yakın tarihli
kararlarına da atıf yaparak değinmiştir. İlk olarak bilgi toplumu hizmetlerini
düzenlemeye yetkili üye devletle ilgili ana kural olarak “koordine alan”
(coordinated field)’a değinmiştir. E-Ticaret Direktifi md. 3/1 uyarınca bilgi
toplumu hizmeti sunucularının kuruldukları üye devlet koordine alandır ve bu
üye devletin ulusal kuralları bu hizmet sunuculara uygulanacaktır (para. 52, 54).
Bu düzenlemenin dayanağı ise köken ülke kontrolü ile karşılıklı tanıma
ilkeleridir (para. 55). E-Ticaret Direktifi md. 3/2 uyarınca da üye devletler
başka bir üye devletten sunulan bilgi toplumu hizmetlerini kısıtlayamaz (para. 52). Bunun tek istisnası ise E-Ticaret Direktifi md. 3/4’teki koşulların
kümülatif olarak sağlanmasıdır (para. 53). Dolayısıyla bilgi toplumu
hizmetlerinin düzenlenmesi ve kamu yararı hedeflerinin korunması bilgi toplumu
hizmetinin kaynaklandığı üye devletin sorumluluğundadır (para. 56). Bununla
bağlantılı diğer üye devletler de karşılıklı tanıma ilkesi de uyarınca koordine
alan kapsamında başka bir üye devlette hukuka uygun olarak sunulan bilgi
toplumu hizmetlerine kendi ülkelerinde sunulması için ek koşullara uyum
yükümlülüğü getirerek serbest dolaşımı kısıtlamamalıdır (para. 57). İlgili
İtalyan düzenlemelerinin, köken ülke kontrolü ilkesinin E-Ticaret Direktifi md.
3/4’teki istisnası kapsamına girip girmediği kararın devam eden kısmında
değerlendirilmiştir.
Birinci-Üçüncü ve Dördüncü
Sorular: Üye devletler E-Ticaret Direktifi md. 3/4 kapsamında P2B Tüzüğüne
dayanabilir mi?
- E-Ticaret Direktifi kapsamında koordine
alan somut olayda mevcut mu?
İlk olarak İtalya başvuru konusu tedbirin E-Ticaret
Direktifi md. 2(h) anlamında koordine alan kapsamına girmediğini iddia etmiştir
(para. 61). Bu kapsamda ilk olarak ilgili hizmetlerin RCO siciline kaydolma
yükümlülüğünü yerine getimeden de facto olarak başlanıp sunulabileceğini
ve AGCOM’a gerekli bilgilerin iletilmesi ve mali katkı yükümlülüklerinin
denetim faaliyetleri ile bağlantılı olduğunu iddia etmiştir. Bu nedenle de
ilgili tedbirleri bilgi toplumu hizmetleri sunma bakımından izin talep etme
veya hizmet sunma için bir yükümlülük getirmediğini savunmuştur (para. 61).
ABAD bu iddialara katılmayarak sicile kayda ilişkin uyulmaması yaptırıma tabi
tedbirin ilgili bilgi toplumu hizmetini hukuka uygun olarak sunmak için
sağlanması gereken bir yükümlülük olduğu ve de facto sunulabilmenin bu
kapsamda bir önemi olmadığını belirtmiştir (para. 62). İkinci olarak ulusal
otoriteye bilgi sunma ve mali katkı yükümlülüklerinin denetim amacıyla
getirilmiş olmasının da başka bir üye devlette kurulmuş olan bilgi toplumu
hizmetleri sunucularının hukuka uygun hizmet sunmaları için getirilmiş ek bir
yükümlülük olmasını değiştirmeyeceği belirtilmiştir (para. 63). Bu nedenle de
ilgili ulusal tedbirler bilgi toplumu hizmetleri ile bağlantılı faaliyetlerin
yürütülmesine ilişkin olmaları sebebiyle E-Ticaret Direktifi md. 2(h)’ye göre
koordine alan kapsamında sayılmıştır.
Çek Hükümeti E-Ticaret Direktifi md. 3’ün ABİHA md. 56’ya
ilişkin içtihadın kıyasen uygulanması halinde dava konusu ulusal tedbirleri
yasaklamayacağını ileri sürmüştür (para. 66). Buna göre ilgili Direktif maddesi
ülkede faaliyet gösteren tüm operatörlere uygulanan, amacı teşebbüslerin hizmet
sunma koşullarını düzenlemek olmayan ve kısıtlayıcı etkileri çok belirsiz ve
dolaylı olan yükümlülükleri serbestiyi kısıtlamaya yeterli görmeyerek
yasaklamayabilir. Mahkeme bu yorumu da kabul etmemiştir (para. 67). İlk ve esas
olarak koordine alan kapsamındaki gerekliliklerin bu içtihattan kaynaklaklanan
koşulları sağlayamayacağı belirtilmiştir. Zira koordine alan kapsamındaki
gerekliliklerin tanım gereği amacı bir bilgi toplumu hizmeti sunma işlemine
erişimi ve bu hizmeti sunmayı düzenlemektedir. İkinci olarak, E-Ticaret
Direktifi özel bir düzenleme olarak Kurucu Antlaşmadaki serbestilere iç pazarın
işleyişi için Kurucu Antlaşmalardan daha lehe kriterler getirebilir.
Mahkeme ilgili İtalyan tedbirinin E-Ticaret Direktifi kapsamında
koordine alan kapsamına girdiğine hükmettikten sonra Direktif md. 3/4’teki
koşulların sağlanıp sağlanmadığını incelemeye geçmiştir.
- E-Ticaret Direktifi md. 3/4
kapsamında bir ulusal tedbir var mı?
Bu kapsamda ilgili istisnaya girmenin ilk koşulu sadece “belirli
bir bilgi toplumu hizmetine karşı alınmış” bir tedbir olmasıdır (para. 69).
Mahkeme burada Google
Ireland and Others kararına atıf yaparak belirli bir bilgi toplumu
hizmetleri kategorisine yönelik olan genel ve soyut tedbirler şeklinde kaleme
alınmaları ve o kategorideki tüm hizmet sunuculara uygulanması halinde bu
istisna kapsamında değerlendirilmeyeceğini belirtmiştir (para. 70). Somut
olayda da, ulusal mahkemenin de teyidine tabi olarak, uyuşmazlık konusu ulusal
tedbirin kapsamı genel ve soyut olarak değerlendirilmiş, dolayısıyla E-Ticaret
Direktifi md. 3/4’ün kapsamı dışında olduğu yorumu yapılmıştır (para. 71).
- E-Ticaret Direktifi md. 3/4 ile
P2B Tüzüğü arasındaki ilişki nasıl kurulabilir?
E-Ticaret Direktifi md. 3/4 kapsamındaki istisnai ulusal
tedbirlerin kamu düzeni, kamu sağlığının korunması, kamu güvenliği veya
tüketicinin korunması amacıyla alınabileceği belirtilmiştir (para. 75). Bu
bağlamda P2B Tüzüğünün uygulamasının sağlama amacının bu kapsamda ileri
sürülebilme ihtimali Mahkemece değerlendirilmiştir. İlgili Tüzük AB hukukuna
uygun olarak e-ticaret konularına da uygulanmaktadır (para. 74). E-Ticaret Direktifi de açık olarak e-ticarete
uygulandığından P2B Tüzüğünün uygulanmasını sağlama amacıyla alınan tedbirler
tek başına Direktif md. 3/4 kapsamında kalmaz, istisna kapsamında kalması için
md. 3/4’te sayılan hedeflerden biriyle ilgili olması gerekir (para. 75).
P2B Tüzüğünün Dibacesinde belirtilen amacı iç pazar
içindeki çevrimiçi işletmeler için adil, öngörülebilir, sürdürülebilir ve güvenilir
bir ortam yaratılması için gerekli bir dizi zorunlu kuralı Birlik seviyesinde
getirmektir. Bu bağlamda özellikle Tüzük md. 2/1’de tanımlanan ticari
kullanıcılara Birlik genelinde uygun ölçüde şeffaflik, ve etkili başvuru yolları
olanağı sunarak Birlik içindeki sınır aşan ticareti kolaylaştırmayı ve
böylelikle iç pazarın işleyişini geliştirmeyi amaçlamaktadır (para. 76). Tüzük
md. 1/1 bu amaca ulaşma yöntemini çevrimiçi arama motorlarının ticari
kullanıcılarına ve kurumsal web sitesi kullanıcılarına uygun şeffaflık, adillik
ve etkili başvuru olanakları sağlanmasını temin etmeye ilişkin kurallar
getirilmesi olarak belirtmiştir (para. 77).
ABAD uyuşmazlık konusu tedbirlerin P2B Tüzüğünün
uygulanması için getirilmiş olması halinin kabulünde dahi Tüzüğün hedefleri ile
E-Ticaret Direktifi md. 3/4(a)’da sayılan hedefler arasıda doğrudan bir
bağlantı bulmamıştır (para. 78). Zira bu Tüzüğün amacı kamu düzeni, kamu
sağlığının korunması ve kamu güvenliğini ilgilendirmemektedir (para. 79).
Tüketicinin korunması ise işletmelerin korunmasını kapsamamaktadır; ilgili
Tüzük çevrimiçi hizmet sunucular ile ticari kullanıcılar arasındaki ilişkiyi
düzenlemektedir (para. 80).
P2B Tüzüğü Dibace para. 3’te online platform ekonomisinde
şeffaflık ve güvenin geliştirilmesi ile bu ekonomiye olan tüketici güveninin
artması arasındaki ilişki sadece dolaylı olarak belirtilmektedir (para. 81).
Aynı kısımda online platform ekonomisinin gelişmesinin tüketiciler üzerindeki
doğrudan etkisi ise diğer Birlik hukuku, özellikle de tüketici müktesebatı ile
düzenlenmektedir (para. 82). Bu nedenle ilgili Tüzük ve Direktif maddesi
arasındaki ilişki dolaylı olarak değerlendirilmiştir.
ABAD burada önceki içtihadına kıyasen atıf yaparak
Direktifteki köken ülke kontrolü ilkesine getirilecek istisnaların dar
yorumlanacağını eklemiştir. Bu nedenle hedefler arasında sadece dolaylı bir
bağlantı kurulması halinde Direktifteki istisnaya gidilemeyeceğini belirtmiştir
(para. 83).
Bu değerlendirme neticesinde de ilgili İtalyan
tedbirlerinin E-Ticaret Direktifi md. 3/4 kapsamında kalmadığına hükmedilmiştir
(para. 85). Dolayısıyla Direktif md. 3, bu tür P2B Tüzüğünün etkili bir şekilde
uygulanmasını amaçlayan ve başka ülkede kurulmuş bilgi toplumu hizmeti
sunucularına ek idari ve mali yükümlülükler getiren tedbirleri yasaklar şekilde
yorumlanacaktır (para. 87).
AB’de Kurulmamış Hizmet
Sunucuları ve P2B Tüzüğü
Aynı gün açıklanan Expedia kararında
AB’de kurulu olmayan hizmet sunucuların da dava konusu İtalyan düzenlemelere
karşı bazı P2B Tüzüğünün bazı hükümlerine dayanabileceğine hükmedilmiştir. Expedia
da yukarıdaki İtalyan düzenlemelerine karşı dava açan; fakat Amazon ve Airbnb’den
farklı olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde kurulmuş bir şirkettir. Buna göre
üye devletin hizmet sunuculardan bilgi toplanması gibi düzenlemeleri Tüzüğün
madde 16 ve 18 kapsamında “ilgili” olarak değerlendirilmesi ancak Tüzüğün hedefleri
ile yeterli doğrudan bağlantı kurulması halinde mümkündür (para. 53). Divan bu
bağlamda üye devletlerin bu Tüzüğün izleme ve gözden
geçirme görevlerini yerine getirirken daha sonradan Komisyon tarafından talep
edilebileceği gerekçesiyle keyfi olarak seçilen bilgileri toplayamayacaklarını
belirtmiştir (para. 53-54). Mahkeme, bu tür hizmetlerin sunucularının ekonomik
durumu ile, ticari kullanıcıları lehine bu hizmetlerin nasıl sağlandığı
arasındaki bağlantının, varsa, yalnızca dolaylı olabileceğini değerlendirmiştir
(para. 56). Bu nedenle, AB’de kurulmamış olan çevrimiçi hizmet sağlayıcılarına getirilen üye
devletlerin kamu otoritelerine bilgi sunma yükümlülüğüne ilişkin ulusal tedbirlerin haklı gösterilebilmesi için de P2B Tüzüğüne
dayanılamayacağı sonucuna varılmıştır
(para. 58).
Değerlendirme
Divan 30 Mayıs 2024 tarihinde verdiği kararları ile
E-Ticaret Direktifi ile getirilmiş köken ülke kontrolü ilkesini çevrimiçi
aracılık hizmetleri bakımından daha da sağlamlaştırmıştır. Buna göre bilgi
toplumu hizmetleri sunan hizmet sunucular olarak tanımlanan bu şirketler
E-Ticaret Direktifi uyarınca sadece kuruldukları, köken, üye devletin
kurallarına uymakla yükümlüdür. Bir üye
devlet başka bir üye devlette kurulu çevrimiçi aracılık şirketine ek
yükümlülükler getiremez. Divan bu ilkeye E-Ticaret Direktifi md. 3/4 uyarınca getirilebilecek
istisnaların dar yorumlanacağını belirtmiştir. Bu kapsamda başka bir AB
düzenlemesine, örneğin P2B Tüzüğüne, dayanılmasının da yine E-Ticaret Direktifi
md. 3/4'te belirtilen koşullara uygun ve oradaki hedeflerle doğrudan bağlantılı
olması halinde mümkün olacağına hükmetmiştir. Dolayısıyla AB iç pazarının temel
ilkelerinden olan karşılıklı tanıma ilkesinin bilgi toplumu hizmetleri
bakımından geliştirilmiş hali olan köken ülke kontrolü ilkesi bu karar ile
çevrimiçi aracılık hizmetleri bakımından daha da güçlendirilmiştir.
Expedia kararı da P2B Tüzüğünün çevrimiçi aracılık
hizmetleri sunanlara tanıdığı AB hukuku korumasını AB dışında kurulmuş hizmet
sunuculara genişletmesi sebebiyle AB hukukunun bu alanda üye devletlerin yetkilerini
kısıtlama gücünü ve dolaylı sınır aşırı etkisini göstermektedir.
Bu yazıya atıf için: Emriye Özlem Şeker, “ABAD’ın Amazon ve Airbnb’ye Uygulanabilecek Ulusal Kurallara İlişkin 30 Mayıs 2024 Tarihli Kararı”, Yaşayan AB Hukuku Blogu, 20/06/2024, Link: https://yasayanabhukuku.blogspot.com/2024/06/abadn-amazon-ve-airbnbye.html
Bu yazıyı faydalı buldunuz mu? Hiç bir içeriği kaçırmayın bizi takip edin.