Emriye Özlem Şeker, Dr. Öğretim Üyesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı
Fotoğraf: Eser Sahibi: Richard Humphrey / Wikimedia
Commons
Giriş
Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD/Divan”) 21 Aralık 2023
tarihinde 21 Aralık 2023 tarihinde C-333/21 - European Superleague davasındaki kararını açıkladı. Divan bu kararla
Avrupa Süper Ligi’nin kurulmasına
ilişkin “Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği” (“FIFA”) ve Avrupa Futbol
Federasyonları Birliği (“UEFA”) kural ve uygulamalarının AB hukukuna aykırı
olduğuna hükmetti. ABAD kararına ilgili başvuruyu AB rekabet hukuku (ABİHA md.
101-102) ve serbest dolaşım hakları (ABİHA md. 56) bakımından inceleyerek ulaştı.
Karar Avrupa’da yeni bir uluslararası futbol müsabakası
düzenlemeye ilişkin FIFA ve UEFA kurallarının AB hukukuna uygunluğu ve nasıl
olması gerektiği sorularına cevap vermesi nedeniyle önemlidir. Türkiye’nin hem
FIFA hem UEFA çatısı altında Avrupa’daki uluslararası futbol müsabakalarında
yer alan kulüpleri bulunması nedeniyle karar ülkemiz açısından da ilginç
değerlendirmeler içermektedir.
Bu blog yazısı, ilgili ABAD kararını uyuşmazlığın arka
planı, kararda öne çıkan sorular ve kararın kısa değerlendirmesi başlıkları
altında ele alacaktır.
Kararın Arka Planı
Avrupa Süper Ligi Şirketi (European Superleague Company –
“ESLC”) İspanya’da kurulmuş ve özel hukuk kurallarına tabi bir şirkettir.
İspanya, İtalya ve Birleşik Krallık’tan on iki futbol takımının insiyatifi ile
kurulmuştur. Şirketin amacı “Avrupa Süper Ligi (“Süper Lig”)” adı altında yeni
bir uluslararası profesyonel futbol müsabakası kurmaktır. Bu doğrultuda şu
amaçlarla üç başka şirket de kurulmuş
veya kurulması planlanmıştır. Bunlar Süper Lig’in kurulması halinde şu
konularda görevlendirilecektir: mali,
spor ve disiplin işlerine bakılması(i);
bu müsabakalara ilişkin medya haklarından faydalanılması (ii),
müsabakalara ilişkin diğer ticari varlıklardan faydalanılması (iii) (para. 23).
Kurulması amaçlanan Süper Lig “daimi üye” (permanent members) olarak 12-15
futbol kulübü ve önceden belirlenmiş usule göre seçilecek ve sayısı heniz
belirlenmemiş Süper Lig’e katılmaya hak kazanacak “nitelikli kulüp” (qualified
clubs)’lerden oluşacaktır (para. 25). Proje, Süper Lig’e katılan veya katılmaya
ehil futbol kulüpleri ile ESLC ve onun tarafından kurulmuş veya kurulacak üç
şirket arasında bir dizi sözleşmenin sonuçlanmasını öngören bir hissedarlık ve
yatırım anlaşmasına dayanmaktadır. Bu anlaşmalar Süper Lig'in kurulmasını ve bu
amaç için gerekli fonların sağlanmasını FIFA veya UEFA'nın bu uluslararası müsabakayı
tanıması ve onların benimsediği kurallara uygunluğunu doğrulaması veya ilgili
idari veya yargısal makamlardan profesyonel futbol kulüplerine daimi üye
statüsü olanların, bu ligde yer almasını sağlamak için yeterli hukuki korumayı
elde etmek suretiyle, bunun onların üyeliklerini veya ulusal futbol
federasyonlarına, profesyonel liglere veya bugüne kadar yer aldıkları
uluslararası yarışmalara katılımlarını etkilemeden, Süper Lig'e katılmasını
şart koşan bir erteleme koşuluna bağlıydı. Bu amaçla anlaşma da, diğerlerinin
yanında, FIFA ve UEFA'nın Süper Lig projesinden haberdar edilmesini de
düzenlenmektedir (para. 27).
FIFA ve UEFA 21 Ocak ve 18 Nisan 2021 tarihlerinde yaptığı
açıklamalarda Süper Ligi’ni tanımayı reddettiklerini ve bu Lig’e katılacak
profesyonel kulüplerin ve oyuncuların FIFA ve UEFA tarafından düzenlenen
uluslararası müsabakalardan ihraç edileceğini belirterek tüm uluslararası
futbol müsabakalarının FIFA ve kıta konfederasyonlarının tüzüklerinde
belirtilen yetkili kuruluşlar tarafından düzenlenmesi veya yetkilendirilmesi
gerektiğini vurgulamıştır (para. 29-31).
ESLC ile FIFA-UEFA arasındaki uyuşmazlık Madrid Ticaret
Mahkemesi (Juzgado de lo Mercantil de Madrid) önünde başlamıştır (para. 28). Ulusal
mahkeme 19-20 Nisan 2021 tarihlerinde uyuşmazlığın kabul edilebilir olduğuna
hükmetmiş ve FIFA ile UEFA'nın ve onların üye ulusal futbol federasyonlarının,
yasal süreç boyunca Süper Lig'in hazırlıklarını ve kuruluşunu engellemeye veya
zorlaştırmaya yönelik herhangi bir davranışı önlemek amacıyla bir dizi koruma
tedbirine hükmetmiştir (para. 32).
Bu kapsamda İspanyol mahkemesi ABAD’a şu altı soruyu yöneltmiştir (para. 47):
1. ABİHA md. 102, düzenlenen hakim durumu kötüye kullanma yasağı FIFA ve UEFA tüzüklerinin ilgili hükümlerini (özellikle FIFA Tüzüğü'nün 22. ve 71 ila 73. maddeleri, UEFA Tüzüğü'nün 49 ve 51. maddeleri ve üye federasyonlar ile ulusal liglerin tüzüklerinde bulunan benzer maddeler dahil olmak üzere) kapsar şekilde yorumlanır mı?
2. ABİHA md. 101, FIFA ve UEFA'nın tüzüklerinde belirtilen kuruluşların ön iznin talep etmelerini yasakladığı şeklinde yorumlanır mı?
3. ABİHA md. 101 ve 102, FIFA, UEFA, üye federasyonlar ve/veya ulusal ligler tarafından, Süper Lig'e katılan kulüplere ve/veya oyuncularına yönelik yaptırım tehdidi oluşturan davranışları yasakladığı şeklinde yorumlanır mı?
4. FIFA Tüzüğü'nün 67 ve 68. maddelerinin, bu maddelerin UEFA ve onun üye ulusal federasyonlarını "kendi yetki alanlarına giren yarışmalardan kaynaklanan tüm hakların orijinal sahipleri" olarak tanımlamasını ABİHA md. 101 ve/veya 102'ye aykırı olarak yorumlanır mı?
5. FIFA ve UEFA, Avrupa'da uluslararası kulüp futbol yarışmalarını düzenleme ve onay verme yetkisini kendilerine veren kuruluşlar olarak, tüzüklerinin yukarıda bahsedilen hükümlerine dayanarak Süper Lig'in gelişimini yasaklamaya veya engellemeye kalkışırlarsa, bu durum ABİHA md. 101'deki rekabete aykırı davranışların istisnaları kapsamında yorumlanabilir mi?
6. Son olarak bir üye devletinin bir ekonomik işletmesinin Süper Lig gibi pan-Avrupa kulüp yarışması kurması için FIFA ve UEFA'nın önceden onayını talep etmesi durumunda, FIFA ve UEFA Tüzükleri'nde yer alan belirtilen tür bir hükmün, Kurucu Antlaşmalarda tanınan temel serbestilere aykırı bir kısıtlama oluşturur mu?
Ön belirlemeler
ABAD davanın esasına geçmeden önce dava konusu olaya
ilişkin üç değerlendirme yapmıştır. Bunlardan ilki sporun ekonomik faaliyet de
olması halinde AB hukuku kapsamında kalacağına ilişkin içtihadına atıf
yapmıştır (para. 83). Bu yorumun tek ve amacıyla sınırlı istisnası ise sporun
ekonomlk olmayan yönleri ile ilgili olarak alınan ve ekonomik amaçlar içermeyen
kurallarıdır. (para. 84). Uyuşmazlık konusu işlemler ise ekonomik faaliyet
olarak AB hukukunun rekabet ve serbest dolaşım kuralları kapsamında değerlendirilmiştir
(para. 83-90).
İkinci olarak, ABAD FIFA ve UEFA’nın ilgili faaliyetlere
ilişkin işlemlerinin spor müsabakaları ve oyuncuları konu alan işlemler
olmamakla birlikte bu faaliyetler üzerinden doğrudan etkiye (direct impact)
sahip olmaları sebebiyle yine AB hukuku kapsamında kalacağını belirtmiştir
(para. 91).
Üçüncü olarak, spor müsabakaları ile bağlantılı çeşitli
hakların kullanılması da bunları tamamlayan ve yakından bağlantılı ekonomik
faaliyet olarak değerlendirilmiştir (para. 92-93).
Dolayısıyla FIFA ve UEFA kuralları ile ilgili olarak
ABAD’a yöneltilen sorular AB serbest dolaşım hukuku ve rekabet hukuku
kapsamında kabul edilmiştir (para. 94).
ABİHA md. 165 ile rekabet/serbest
dolaşım kuralları arasındaki ilişki
ABAD’a yönetilen sorular kapsamındaki rekabet hukuku
hükümleri AB’nin münhasır yetkisi (ABİHA md. 3/1(b)), serbest dolaşımlar ise İç
Pazar ile bağlantılı olarak paylaşılan yetkileri (ABİHA md. 4/2(a))
kapsamındadır. Bunun anlamı ise AB’nin bu konularda hukuken bağlayıcı
tasarruflar kabul edebilmesidir. Sporla bağlantılı bir diğer yetki kategorisi
ise ABİHA md. 6(e) ve 165 maddelerinde düzenlenen destekleyici, koordine edici
ve tamamlayıcı AB yetkisidir. AB bu yetki kategorisi kapsamındaki konularda
politika belirleme ve hukuken bağlayıcı tasarruf kabul etme yetkisini haiz
değildir; sadece ABİHA md. 165’te belirtilen spesifik hedeflere ulaşmak için
tedbirler alabilir (para. 99). ABAD’ın değerlendirmesi uyarınca bu tedbirler sporla
ilgili faaliyetleri AB birincil hukukunun kapsamı dışına çıkarmaz veya onlara
özel bir muamele uygulanmasını gerektirmez (para. 101) Özellikle spor
birlikleri tarafından alınan kuralların özel durumu ayrıca incelendiğinde
(işçilerin), bunlar serbest dolaşım önünde engel oluşturuyor bulunabilmektedir
(para. 105). Bu hallerde ilgili kural haklı gösterileblir, gerekli ve orantılı
olması halinde hukuka uygun kabul eilmektedir (para. 106).
ABAD daha sonra ilgili FIFA ve UEFA kararlarını önce
rekabet ardından serbest dolaşım kurallarına göre incelemeye geçmiştir.
Karar
Rekabet Hukuku ve Süper Lig
ABAD başvuruyu ilk olarak rekabet hukuku açısından ilk
dört soru kapsamında ele amıştır. Soruları cevaplandırmadan önce rekabet hukuku
ve dava konusu faaliyetlere ilişkin bazı genel tespitlerde bulunmuştur.
Rekabet kuralları bakımından ABAD’a sorulan sorular esas
olarak üç kavram altında sınıflandırılmıştır. FIFA ve UEFA’nın ön izne ilişkin kuralları
ABİHA md. 101 ve 102 altında nasıl yorumlanacaktır (i) (para. 108), bu
kuralların uygulanma şekli ilgili maddelere göre nasıl yorumlanacaktır (ii)
(para. 109), FIFA’nın bu müsabakalara ilişkin haklardan faydalanma kuralları
ilgili maddelere göre nasıl yorumlanacaktır (iii) (para. 110).
FIFA ve UEFA spor alanının örgütlenmesi ve kontrolü için
Birlik şeklinde kurulmuş olsa da ekonomik faaliyetlerde bulunması sebebiyle AB
rekabet kurallarına göre “teşebbüs” olarak tanımlanmıştır (para. 113). FIFA ve
UEFA hem kulüpler arası müsabakaların organizasyonu ve pazarlaması hem de
bunlara ilişkin çeşitli haklardan faydalanmaları nedeniyle “iki kat ekonomik
faaliyet” (two-fold economic activity) bulunan teşebbüsler olarak
tanımlanmıştır (para. 115). Divan başvuru konusunun AB rekabet hukuku kuralları
kapsamında olduğu belirlemesi yaptıktan sonra soruları cevaplamaya geçmiştir.
İlk Soru: Hakim durumun kötüye
kullanılması var mı?
ABAD rekabet kuralları bakımından incelemesine ilk olarak
FIFA ve UEFA’nın Avrupa veya dünya genelinde yeni müsabaka türü kuran üçüncü
teşebbüslere ilişkin ön onay ve buna ek yaptırımlarına ilişkin kurallarının ve
bunların uygulama şeklinin ABİHA md. 102 kapsamında hakim durumun kötüye
kullanılması oluşturup oluşturmadığını inceleyerek başlamıştır. Bu kapsamda ilk
olarak içtihat kararlarına da atıf yaparak hakim durumun kötüye kullanılması
kavramını tanımlamıştır (para. 123-128). Bu kapsamda ABİHA md. 102’nin amacı
hakim durumdaki teşebbüslerin bu durumu kullanarak rekabeti engelleme veya
bozma davranışları ile kısıtlanan rekabetin; kamu yararına, tüketicilere ve
bireysel teşebbüslere zarar vermesini önlemektir (para. 125). Bu maddenin amacı
teşebbüslerin kendi çabalarıyla hakim duruma gelmesini önlemek veya daha az
etkili teşebbüslerin pazarda kalmasını sağlamak değildir (para. 126). Hakim
durumdaki teşebbüsler davranışlarının pazardaki gerçek, bozulmamış rekabet
kurallarını olumsuz etkilememesi konusunda özel bir sorumluluk üstlenmektedir
(para. 128).
ABAD daha sonra hangi işlemlerin hakim durumun kötüye
kullanılması olarak tanımlanabileceği değerlendirmesine geçmiştir. Bu
davranışın kural olarak teşebbüsler arasında niteliklerine dayanan bir rekabet
(competition on the merits) dışında ve diğer teşebbüsleri dışlayarak
rekabeti gerçek veya potansiyel olarak sınırlama etkisi olan yöntemlerin
kullanılması veya rakiplerin hakim durumdaki pazar veya bağlantılı-komşu
pazarlarda büyümesini zorlaştıran veya zorlaştırma potansiyeli olan davranışlar
olduğu belirtilmiştir (para. 129). Bu davranışın ortaya konulması olaya ilişkin
tüm veri ve koşulların incelenmesi ile yapılacaktır (para. 130). Rakiplerin
pazara girişine erken aşamada engeller getirmek veya diğer engelleyici
tedbirler koymak da bu davranışlar kapsamında kabul edilmektedir (para. 131).
Üye devletler yasal veya idari yollarla bir pazarda belli teşebbüslere münhasır
ve özel yetkiler verebilir, ancak bu yetkilerin yeni rakiplerin
ilgili/bağlantılı/komşu pazarlara girişini engelleyecek şekilde hakim durumun
kötüye kullanılmaması gerekmektedir (para. 132). Bu nedenle bu tür bir yetkinin
devredilmesi kısıtlamalara, yükümlülüklere ve hakim durumun kötüye kullanılması
açısından gözden geçirilmeye tabi olmalıdır (para. 134). Buradaki değerlendirme
kriteri ise pazara erişim koşullarının şeffaf, net ve kesin maddi kriterler
çerçevesinde belirlenmesi ve böylelikle ilgili yetkinin ayrımcı olmayan bir
şekilde kullanılması ve etkili olarak incelenebilmesi gerekliliğidir (para.
135). Bu yetkiye ilişkin çerçeve şeffaf ve ayrımcı olmayan ayrıntılı usul
kuralları içermeli ve örneğin ön onay başvurusuna ve bunun üzerine alıncak
karara uygulanacak zaman sınırları gibi husuları düzenlemelidir (para. 136). Bu
gereklilikler bir pazara giriş, o pazarı düzenleme, gözden geçirme ve yaptırım
uygulama yetkilerini üye devletten almayıp, kendi işlemleri ile kendine tanıyan
teşebbüsler için de geçerlidir (para. 137).
ABAD daha sonra bu gereklilikler futbol müsabakaları ve
bunlara katılmaya verilen ön onaylar bakımından hakim durumun kötüye
kullanılması oluşturup oluşturmadığını incelemeye geçmiştir. FIFA ve UEFA’nın yeni futbol müsabakalarının
organizasyonu ve takımlar ile oyuncuların buna katılımı konusunda hakim duruma,
hatta tekele sahip olduğu belirtilmiştir (para. 139-140). Bu yetkilerinin
kullanılmasında geçerli ABAD’ın belirttiği şekilde düzenlenmiş bir çerçeve
olmadığı, bunların ABAD’ın ortaya koyduğu belli kriterler ışığında ulusal
mahkeme tarafından değerlendirimesi gerektiği belirtilmiştir (para. 141, 151). Ön
onay açısından geçerli bu kriterler ön izne ek yaptırımlar bakımından da
uygulanacaktır (para. 148). FIFA ve UEFA’nın yeni lig oluşturmaya ilişkin ön
onay ve bu konuda takımlara ve oyunculara yaptırım uygulama yetkisinin ve bunun
kullanılmasının şeffaf, objektif, ayrımcı olmayan ve ortantılı bir çerçevede
olmaması hakim durumun kötüye kullanılması olarak sınıflandırılmıştır (para.
152).
Yani ilk sorunun cevabı “Evet”tir. FIFA ve UEFA mevcut
uyuşmazlık kapsamında hakim durumlarını kötüye kullanarak ABİHA md. 102’yi ihlal
etmiştir.
İkinci Soru: Rekabeti önleme
amacı var mı?
ABAD ikinci olarak FIFA ve UEFA’nın ön onay, yeni lige
katılıma ve bunlara ilişkin yaptırım yetkilerinin yukarıda belirtilen maddi
kriterlere ve ayrıntılı usul kurallarına tabi olmadan paralel çeşitli yetkiler
kullanan spor birlikleri tarafından kullanması ABİHA md. 101 kapsamında
rekabeti engelleme amacı taşır şekilde yorumlanabilir mi sorusunu
cevaplamıştır.
ABAD bu kapsamdaki incelemesinde ilk olarak FIFA ve UEFA
gibi birliklerin kararlarının ABİHA md. 101/1 kapsamında teşebbüs birlikleri
sayıldığını belirtmiştir (para. 156). Bu kapsamda önemli olan ilgili teşebbüs
kararının rekabete aykırı amacı veya etkisinin olmasıdır (para. 158). İlgili
davranışın rekabete aykırı amaç taşıması halinde etkiye ayrıca bakmaya gerek
yoktur (para. 159). ABAD tarafından kararda örnekleri sayılan ve dar yorumlanan
rekabete aykırı amaç güden davranış türlerinden biri de teşebbüslerin
rakiplerini pazarın dışına iten kartel dışındaki yatay anlaşmalarıdır (para.
161-164). Bu da ilgili anlaşmanın içeriğine (i), ekonomik ve hukuki bağlamına
(ii) ve amacına (iii) bakarak değerlendirilecektir (para. 165-167).
ABAD daha sonra AB’de yeni bir futbol müsabakası türü
oluşturmaya ön onay vermek, buna katılım ve bunlara ilişkin yaptırımlara
ilişkin FIFA ve UEFA kurallarını bu değerlendirmeler ışığında ele almıştır.
Divan, yine, bu yetkiler için şeffaf, objektif ve ayrımcılık yapmayan kriterler
ve detaylı usul kuralları sağlayan bir çerçeve bulunmadığını belirtmiştir
(para. 174). Mahkeme ayrıca, ilgili etkinliğin niteliği gereği birliklerin bu
tür yetkilere sahip olmasının ilkesel olarak meşru olmasına karşın belirtilen
kriter ve usul kurallarının yokluğunun bu meşruluğu ortadan kaldırdığını
belirtmektedir (para. 175). Son olarak, bu yetkilerin FIFA ve UEFA’ya
kendilerine rakip olacak teşebbüslerin pazara erişimini engelleme, kontrol etme
ve koşullandırma yetkisi vermek suretiyle rekabet hukukunun amaçlarına uygun
bir piyasa oluşmasını önleyecek potansiyelde bulunmuştur (para. 176). Bu
nedenle de ilgili kurallar rekabete aykırı amaç güder olarak tanımlanmıştır
(para. 178-179).
FIFA ve UEFA’nın kendilerinden ön onay almadan lige
katılacak kulüp ve sporculara yaptırım uygulayacağına ilişkin resmi duyurusu da
yukarıda açıklanan sebeplerle ABİHA md. 101/1 ve 102’ye aykırı bulunmuştur
(para. 180-181).
Yani ikinci sorunun cevabı “Evet”tir. FIFA ve UEFA’nın mevzut
uyuşmazlık kapsamındaki kural ve beyanları rekabeti engelleme amacını haizdir
ve ABİHA md. 101/1’i ihlal etmektedir.
Üçüncü soru: Bu rekabet hukuku
ihlalleri haklı gösterilebilir mi?
ABAD üçüncü soru olarak ABİHA md. 101/1 ve 102 ihlali
olarak yorumlanan FIFA ve UEFA kural ile davranışlarının haklı gösterilebilir
olup olmadığını ele almıştır. Bu kapsamda spor faaliyetlerinin niteliği gereği
kamu yararı güden, bu amaca ulaşmak için gerekli olan ve pazardaki rekabeti yok
etme seviyesine varmayacak şekilde sınırlayan davranışların ABİHA md. 101/1’i
haklı gösterebileceğine ilişkin içtihadına değinmiştir (para. 183). Divan bu
içtihadın birlik veya haklı amaç ne olursa olsun ABİHA md. 102 ihlallerine
uygulanmayacağını belirtmiştir (para. 185). Zira ABAD’a göre burada rekabeti
kısıtlama, engelleme ve bozma etkisinin ötesine geçen ve bu amaçları taşıyacak
şekilde yorumlanabilecek davranışlar ABİHA md. 101 ve 102’ye göre haklı
gösterilememelidir (para. 186).
Ardından ABİHA md. 101/3’ye göre haklı göstermenin
yukarıdan daha katı olan koşulları ele alınmıştır (para. 189). Bu bağlamda dört
kümülatif koşulun sağlanması gerekmektedir. Bunlar: ilgili anlaşmanın, söz
konusu ürünlerin veya hizmetlerin üretimini veya dağıtımını ya da teknik veya
ekonomik ilerlemeyi teşvik etmek suretiyle etkinlik kazançları elde etmeye
katkıda bulunarak etkinlik kazançları sağlaması olasılığının yeterli bir derecede
kanıtlanması gerekliliği (i), aynı olasılık derecesinde, bu etkinlik kazançlarından
kaynaklanan kârın adil bir kısmının kullanıcılara ayrıldığını gösterilmesi
(ii), bu etkinlik kazançlarını elde etmek için zorunlu olmayan kısıtlamalar
getirmemesi gerekliliği (iii), katılan
işletmelere, ilgili ürünlerin veya hizmetlerin önemli bir kısmı için etkin
rekabeti ortadan kaldırma fırsatı vermemesi gerekliliğidir (iv) (para. 190).
ABİHA md. 102 ihlalini haklı gösterme koşulları ise şu
şekilde tanımlanmıştır: davranışının gerçekten verimlilik
kazançlarının elde edilmesine olanak tanıyabileceğini, bu kazançların varlığını
ve boyutunu belirleyerek kanıtlamak gerekliliği (i), bu tür verimlilik
kazançlarının, ilgili pazar(lar) üzerindeki rekabet ve tüketici refahı
üzerindeki muhtemel zararlı etkileri dengelediğini gösterme gerekliliği (ii), bu
davranışın, bu verimlilik kazançlarının elde edilmesi için gerekli olduğunu
kanıtlamak gerekliliği (iii) mevcut veya potansiyel rekabetin tümünü veya
çoğunu ortadan kaldırarak etkin rekabeti
ortadan kaldırmaması gerekmektedir (iv) (para. 204).
Her iki madde bakımından da haklı gösterme koşullarının
kümülatif olarak sağlandığını gösterme yükümlüğü davalıdadır (para. 191, 205).
Somut olaya bu koşulların sağlanıp sağlanmadığını ulusal mahkemeler
değerlendirecektir (para. 206).
Yani üçüncü sorunun cevabı, hangi kriterleri nasıl
değerlendireceğini göstermek suretiyle, ulusal mahkemelere bırakılmıştır.
Dördüncü soru: Müsabakalara
ilişkin diğer ekonomik haklardan faydalanma kuralları AB rekabet hukukuna uygun
mudur?
ABAD dördüncü soru olarak FIFA ve UEFA’nın hem kendileri
hem de üçüncü taraflarca AB topraklarında düzenlenen futbol müsabakalarından
kaynaklanan tüm ekonomik haklardan asli malik olarak faydalanmasına ilişkin iç
kurallarının ABİHA md. 101/1 ve 102’ye
uygunluğunu ele almıştır. Bu kapsamda ilgili birlik kurallarının, önceki
sorulardaki yatay etki aksine, dikey olarak pazardaki rekabet üzerinde
birliklere tekel etkisi tanıdığı belirtilmiştir (para. 227). Zira bu kararlar
ile FIFA ve UEFA müsabakalara bağlı hakların kullanılması konusundaki taleplere
karşılık arzı sunan tek otorite haline gelmektedir. Bu yetkilerin muğlak kaleme
alınışı ve bağlı pazarlardaki rekabete etkisi nedeniyle ABİHA md. 101/1
anlamında rekabete aykırı “amaç” taşıdığı ve md. 102 anlamında hakim durumun
kötüye kullanılması olarak tanımlanabileceği ara sonucuna varılmıştır (para.
230).
Divan daha sonra bu durumun yine kararın 190 ve 204. paragraflarında
belirtilen kriterlere göre haklı gösterilip gösterilemeyeceğini
değerlendirmiştir. ABAD bu kapsamda ilgili spor faaliyetlerinin niteliği,
teşebbüslerin müsabakalara ilişkin bu hakları sadece FIFA ve UEFA ile pazarlık
ederek elde etmesinin meydana getireceği etkililik kazançları ve bu
faaliyetlerle bağlantılı diğer alanlarda meydana gelecek dayanışma sonucu
olarak gelirin yeniden dağıtılması (solidarity redistribution)
etkilerinin ayrıntılı olarak ulusal mahkemece değerlendirilmesi gerektiğini
belirtmiştir (para. 231-240).
ABAD bakılacak bu kriterleri belirttikten sonra, FIFA ve
UEFA’nın kendi düzenledikleri müsabakalara ilişkin diğer ekonomik haklardan
faydalanmasının ABİHA md. 101 ve 102’ye uygun olacağı; fakat bu kuralların
üçüncü taraflarca düzenlenen müsabakalara genişletilmesinin bu maddelere göre
haklı gösterilmesi gerektiğini belirtmiştir (para. 241).
Yani dördüncü sorunun cevabı FIFA ve UEFA’nın kendilerinin
düzenlediği müsabakalar bakımından “Hayır” (AB rekabet hukuku kurallarını ihlal
etmez)’dır. Üçüncü taraflarca düzenlenen müsabakalar bakımından ise cevap,
haklı gösterilmediyse, “Evet” (AB rekabet hukuku kurallarını ihlal eder) olarak
verilmiş ve top ulusal mahkemelere atılmıştır.
Serbest Dolaşım ve Süper Lig
Beşinci Soru: AB serbest dolaşım
kuralları ihlal edilmekte midir?
ABAD son olarak ilgili FIFA ve UEFA kurallarının AB
serbest dolaşım kuralları karşısındaki durumuna ilişkin soruyu cevaplamıştır.
Divan ilk olarak başvuru konusunun ağırlıklı unsurunun hangi serbest dolaşımı
ilgilendirdiğini değerlendirmiştir. Bu kapsamda konunun AB toprakları içinde
uluslararası futbol müsakaları düzenlemek, pazarlamak ve bunlara katılmak
olması nedeniyle ağırlıklı olarak hizmet sunma serbestisi (ABİHA md. 56) içinde
kaldığını belirtmiştir (para. 243-245).
İkinci olarak hizmet sunma serbestisinin kısıtlanıp
kısıtlanmadığını ele almıştır. Bu kapsamda da FIFA ve UEFA’nın kural ve
uygulamalarının mevcut haliyle ilgili hizmetlerin sunulmasını kısıtladığı hatta
kesin olarak engellediği, dolayısıyla ABİHA md. 56’yı ihlal ettiğini
belirtmiştir (para. 247-250).
Son olarak bu kısıtlamanın haklı gösterilebilirliği
değerlendirilmiştir. Bu bağlamda kural kısıtlamanın meşru bir kamu menfaatini
koruma amacı taşıması ve orantılı olmasıdır (para. 251). Spor faaliyetleri
bakımından açıklık, liyakat ve dayanışma gibi kamu çıkarları söz konusu
olabilmekle beraber somut olaydaki ön onay koşulları bu amaçları taşır
bulunmamıştır. Zira ilgili kurallar bu amaçları şeffaf, objektif, belirgin ve
ayrımcılık yapmayan bir şekilde ayrıntılı olarak düzenleyen maddi ve usuli
kurallar içermemektedir (para. 253-254). Bu da birliklerin ön onay konusundaki
takdir yetkilerini kullanırken keyfi davranabilmelerine imkan sağlamaktadır (para. 255). Bu nedenle de
ilgili tedbirler haklı bir kamu menfaati amacı taşır bulunmamış, haklı
gösterilememiştir (para. 257).
Yani beşinci sorunun cevabı “Evet”tir. FIFA ve UEFA mevcut
uyuşmazlık kapsamındaki kural ve beyanları hizmetlerin serbest dolaşımına
ilişkin AB hukuku kurallarını ihlal etmektedir.
Değerlendirme
Öncelikle Divan’ın kararı davaya ilişkin Hukuk Sözcüsü’nün
ilgili uygulamanın öncelikli olarak ABİHA md. 165’e dayanarak “Avrupa spor modeli”ne karşı bir meydan
okuma olarak değerlendiren görüşünden
temel olarak farklı bir yorum getirdiği görülmektedir.
Karar, Avrupa spor modeline ilişkin ABAD’ın bakış açısına
ilişkin fikir vermesi açısından önemlidir. Buna karşın karar sadece Süperlig
gibi bir projeye ilişkin UEFA ve FIFA kurallarını değerlendirmiştir.
Süperlig’in AB hukukuna uygunluğu ise ABAD’ın ön karar başvurusunda kendisine
yöneltilen sorularla sınırlı değerlendirme yapması nedeniye ayrıca
incelenmemiştir.
Karardan yapılabilen bir diğer önemli çıkarım ise
düzenleyici yetkilerin AB hukukuna uygun bulunmasının ön koşulu olarak şeffaflık
ve ayrımcı olmama gibi iyi yönetişim standartlarına uygunluğun gittikçe daha
fazla öne çıkmasıdır. Bunlara uyum özellikle
paralel ekonomik aktiviteler düzenleyecek rakiplere ön onay verme yetkisini
elinde bulunduran devlet tarafından yetkilendirilmemiş özel teşebbüsler
bakımından daha da önem kazanmaktadır. Zira FIFA ve UEFA gibi bu birlikler
rakiplerinin kendi pazarlarına girmesini engellerek piyasadaki teşebbüsler
arasındaki fırsat eşitliğini kendi lehlerine bozabilirler.
Karar ayrıca FIFA ve UEFA’nın AB’de uluslararası futbol
müsabakaları düzenleme ve pazarlama konusundaki geniş yetkilerini sınırlaması
sebebiyle önemlidir. Karar, hangi tür uluslararası müsabakaların FIFA/UEFA’nın ön
onay yetkileri kapsamında kaldığı, hangilerinin bu birliklere sormadan
yapılabilabileceği konusunda çıkarımlar yapmaya imkan sağlamaktadır.
Dolayısıyla bu karar hem AB topraklarına yeni bir
uluslararası futbol müsabakasının düzenlenebilmesinin yolunu koşullu olarak
açması hem de ilgili FIFA/UEFA kurallarının AB hukuku ışında güncellenmesi
ihtiyacını beraberinde getirmesi sebebiyle önemli bulunmuştur.
Bu yazıya atıf için: Emriye Özlem
Şeker, “Avrupa Spor Modeli: ABAD Avrupa
Süper Ligi’ne (Koşullu) Yeşil Işık Yaktı”, Yaşayan Avrupa Birliği Hukuku Blogu, 20/02/2024, Link https://yasayanabhukuku.blogspot.com/2024/02/avrupa-spor-modeli-abad-avrupa-super.html
Bu yazıyı faydalı buldunuz mu? Hiç bir içeriği kaçırmayın bizi takip edin.
No comments:
Post a Comment