16 September 2025

Spor Tahkim Mahkemesinin (CAS) Kararlarının Denetimi: Adalet Divanının Royal Football Club Seraing (C-600/23) Ön Karar Prosedüründeki Kararı

  



Fotoğraf Bilgileri: Eser Sahibi: Fanny Schertzer / Wikimedia Commons

 

İlke Göçmen, Prof. Dr., Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Avrupa Birliği Hukuku Anabilim Dalı / Jean Monnet Chair (2019-2022) / The Alexander von Humboldt Foundation – Georg Forster Research Fellow for Sustainable Development (2023-2024)

Giriş

Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD”), 1 Ağustos 2025 tarihinde Royal Football Club Seraing (C-600/23) ön karar prosedüründeki kararını açıklamıştır. Hukuk Sözcüsü (HS) Ćapeta da, aynı ön karar prosedürü çerçevesinde, 16 Ocak 2025 tarihinde görüşünü açıklamıştı. Bu Görüş, Yaşayan Avrupa Birliği Hukuku Blogu’nda tarafımızca incelenmişti. Bir not olarak, Adalet Divanının kararını inceleyen işbu blog yazısı HS’nin görüşünü incelediğimiz blog yazısı ile yer yer örtüşmeler taşımaktadır.

Royal Football Club Seraing kararının önemi ile ilgili olarak da şu tespitlerde bulunulabilir. Birincisi, Adalet Divanı davayı Büyük Daire olarak görmüştür. Örneğin 2020-2024 yılları arasında Adalet Divanı, yaklaşık olarak her on davadan yalnızca birini Büyük Daire olarak görmüştür. İkincisi; Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, Litvanya, Yunanistan ve Avrupa Komisyonu davaya gözlemlerini sunmuştur. Üçüncüsü, Adalet Divanı, bu davada HS görüşü alındığına göre, dava konusu olayın yeni hukuksal sorun ortaya çıkardığı kanaatini taşımaktadır (ABAD Statüsü madde (“md”) 20). Dördüncüsü, bu karar, “medya ilgisini çeken veya vatandaşların yaşamında etki doğuran konular hakkında” kamuoyunu bilgilendirmeyi amaçlayan basın açıklamaları arasında kendisine yer bulmuştur.

Somut uyuşmazlıktaki ana meseleyi, Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği’nin (Fédération Internationale de Football Association, “FIFA”) Spor Tahkim Mahkemesi (Court of Arbitration for Sport, “CAS”) dâhil uyuşmazlık çözüm sistemi ile Avrupa Birliği (“AB”) hukuku kapsamındaki etkili yargısal koruma ilkesi arasındaki ilişki oluşturmaktadır (HS Görüşü paragraf 2). HS Ćapeta’ya göre, basın açıklamasında özetlendiği şekliyle, CAS kararları, FIFA kurallarının AB hukukuyla uyumluluğunu sağlamak için AB üyesi devlet mahkemeleri (“ulusal mahkemeler”) tarafından denetime açık olmalıdır. Etkili yargısal koruma ilkesi, CAS kararlarına karşı ulusal mahkemeye erişimi veya bu kararların denetimini sınırlandıran türdeki ulusal hukukun önüne geçmelidir. HS ile aynı sonuca varan Adalet Divanına göre de, basın açıklamasında özetlendiği şekliyle, ulusal mahkemeler, bireylerin talebi üzerine ya da re’sen, CAS kararlarının AB kamu düzeni (AB hukukunun temel kuralları) ile uyumlu olup olmadığını yargısal denetime tabi tutmaya yetkilidir. Ulusal mahkemeler bu tür bir yetkiyi önleyen nitelikteki kuralları uygulamamakla yükümlüdür.

Peki, Adalet Divanı bu sonuca nasıl varmıştır? Bu blog postta Royal Football Club Seraing ön karar prosedürü hakkında birtakım bilgiler verildikten sonra Adalet Divanının kararı aktarılacaktır.

1. Ön Karar Prosedürü Hakkında Bilgiler

Royal Football Club Seraing ön karar prosedürü hakkında kısaca aşağıdaki bilgiler verilebilir.

Somut uyuşmazlıkta yer alanlar şöyle toparlanabilir (HS Görüşü paragraf 3-8). Royal Football Club Seraing, alt liglerdeki Belçika futbol kulüplerinden birisi olup yeni yönetimi aracılığıyla 2013/14 sezonundan itibaren ulusal ve uluslararası başarı istemeye başlamıştır. Doyen Sports, Malta hukukuna tâbi olarak kurulmuş bir şirket olup Avrupa’daki futbol kulüplerine finansal destek sunmaktadır. FIFA, İsviçre hukukuna tabi olarak kurulmuş kâr amacı gütmeyen bir birlik olup kendi ülkelerinde futbolun organizasyonu ve kontrolünden sorumlu ulusal birlikleri bir araya getirmektedir. Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (Union européenne des Sociétés de Football Association, “UEFA”) İsviçre hukukuna tâbi olarak kurulmuş kâr amacı gütmeyen bir birlik olup Avrupa kıtasındaki ulusal birlikleri bir araya getirmektedir. Belçika Futbol Federasyonu, Belçika hukukuna tâbi olarak kurulmuş kâr amacı gütmeyen bir birlik olup UEFA ve FIFA üyesidir.

Uyuşmazlık konusu FIFA kuralları şöyle toparlanabilir (HS Görüşü paragraf 9-13). Öncelikle, FIFA’nın “Oyuncuların Statüsü ve Transferi Hakkındaki Düzenlemeler”i (Regulations on the Status and Transfer of Players, “STP Düzenlemeleri”) mevcuttur. STP Düzenlemeleri, ya ulusal birlikler üstünde doğrudan bağlayıcıdır ya da ulusal birlikler tarafından bir iç işleme dönüştürülmeleri gerekmektedir. Ana hatlarıyla, FIFA, 2014 Aralık’ında STP Düzenlemelerinde değişikliğe giderek, 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, üçüncü tarafların oyuncuların ekonomik haklarına sahip olmasının (third-party ownership, “TPO”) geçiş dönemini takiben yasaklanmasını öngörmüştür. Üçüncü taraflar, “transfer edilen oyuncu, oyuncuyu birinden diğerine transfer eden iki kulüp veya oyuncunun kayıtlı olduğu önceki kulüpleri dışındaki herhangi bir taraf” olarak tanımlanmıştır. İşbu değişiklik ulusal birlikler tarafından bir iç işleme dönüştürülecektir.

Somut uyuşmazlıktaki gidişatın FIFA uyuşmazlık çözüm sistemi içindeki yönü şöyle özetlenebilir (HS Görüşü paragraf 14-21). Seraing kulübü, Doyen Sports şirketi ile ilki 30 Ocak 2015 tarihinde ve üç oyuncu için, ikincisi 7 Temmuz 2015 tarihinde ve bir oyuncu için ekonomik hakların devrine ilişkin iki ayrı sözleşme yapmıştır. 4 Eylül 2015 tarihinde FIFA Disiplin Komitesi, Seraing kulübüne söz konusu iki ayrı sözleşme ile bir üst paragraftaki kuralı ihlal ettiği gerekçesiyle iki yıl oyuncu kaydetme yasağı getirmiştir ve 150.000 İsviçre Frank’ı para cezası vermiştir. 7 Ocak 2016 tarihinde FIFA İtiraz Komitesi, Seraing kulübünün bu karara karşı itirazını geri çevirmiştir. 9 Mart 2016 tarihinde Seraing kulübü bu karara karşı itiraz yoluyla CAS’a gitmiştir. 9 Mart 2017 tarihinde CAS, uygulanabilir hukuk olarak FIFA kurallarını, İsviçre hukukunu ve AB hukukunu (özel olarak iç pazar ve rekabet hukukunu) temel alarak STP Düzenlemelerindeki değişiklikleri hukuka uygun bulmuştur. 15 Mayıs 2017 tarihinde Seraing kulübü bu karara karşı İsviçre Federal Yüksek Mahkemesi’ne iptal başvurusu gerçekleştirmiştir. 20 Şubat 2018 tarihinde bu başvuru geri çevrilmiştir.

Somut uyuşmazlıktaki gidişatın FIFA uyuşmazlık çözüm sistemi dışındaki yönü şöyle özetlenebilir (HS Görüşü paragraf 22-37). 3 Nisan 2015 tarihinde Doyen Sports şirketi FIFA, UEFA ve Belçika Futbol Federasyonu’na karşı Belçika Ticaret Mahkemesi nezdinde dava açarak, ana hatlarıyla, STP Düzenlemelerindeki değişikliklerin AB hukukuna (özel olarak iç pazar ve rekabet hukukuna) aykırı olduğunun tespitini talep etmiştir. 8 Temmuz 2015 tarihinde Seraing kulübü işbu davaya katılmıştır. 17 Kasım 2016 tarihinde Belçika Ticaret Mahkemesi, ileri sürülen iddiaları görmekte yetkisinin olmadığına karar vermiştir. 19 Aralık 2016 tarihinde Seraing kulübü Belçika İstinaf Mahkemesi önüne giderek, diğerlerinin yanı sıra, STP Düzenlemelerindeki değişikliklerin AB hukukuna aykırılığı iddiasında bulunmuştur. İşbu dava sürerken bir üst paragraftaki CAS ve İsviçre Federal Yüksek Mahkemesi kararları açıklanmıştır. Bunun üzerine, 12 Aralık 2019 tarihinde Belçika İstinaf Mahkemesi, Belçika hukuku uyarınca, –STP Düzenlemelerindeki değişikliklerin AB hukukuna uygunluğunu da inceleyen– CAS kararının nihai olduğunu ve İsviçre Federal Yüksek Mahkemesi kararı ile birlikte kesin hüküm (res judicata) gücü kazandığına karar vermiştir. Seraing kulübü bu karara karşı temyiz yoluyla Belçika Yargıtayı’na gitmiş, Belçika Yargıtayı da ön karar prosedürü aracılığıyla ilgili AB hukukunun yorumu talebiyle ABAD’a gitmiştir.

2. Adalet Divanının Kararı

Adalet Divanı, kararında ilk olarak, AB içindeki bireyler açısından etkili yargısal koruma hakkı üstünde durmuştur. Öncelikle AB, “bireylerin AB hukukundan kaynaklanan tüm haklarının korunacağının güvencesi olarak etkili yargısal koruma hakkının temel önemde olduğu, hukukun üstünlüğüne dayalı bir birliktir” (paragraf 69). Üye devletlerin ortak anayasal geleneklerinden kaynaklanan bu hak, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı (“ABTHŞ”) md. 47 ile –onunla uyumlu yorumlanması gereken– AB Antlaşması md. 19(1)’in ikinci alt paragrafında yer almaktadır (paragraf 70). Önceki madde uyarınca: “Birlik hukukunun güvence altına aldığı hakları ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, [yasayla önceden kurulmuş, bağımsız ve tarafsız] bir mahkeme önünde etkili bir başvuru yolu hakkına sahiptir”. Sonraki madde uyarınca ise: “Üye devletler, Birlik hukukunun kapsadığı alanlarda etkili hukuki koruma sağlamak için gerekli hukuki başvuru yollarını temin eder”. Somut uyuşmazlık, Seraing kulübü Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma (“ABİHA”) md. 45, 56, 63, 101 ve 102’den kaynaklanan haklara ve özgürlüklere (dolayısıyla da AB iç pazar ve rekabet hukukuna) dayandığı için, ABTHŞ md. 47 anlamında etkili bir başvuru yolu hakkının içinde kalmaktadır (paragraf 71).

Adalet Divanı, bu noktada, ABTHŞ md. 47’yi AB Antlaşması md. 19(1)’in ikinci alt paragrafı ile birlikte ele almaya başlamıştır. ABTHŞ md. 47’ye karşılık olarak, üye devletler, AB Antlaşması md. 19(1) gereği, Birlik hukukunun kapsadığı alanlarda gerekli hukuki başvuru yollarını temin etmekle yükümlüdür (paragraf 73). Bu çerçevede, ulusal mahkemeler, AB hukukunun bireylere tanıdığı hakların veya özgürlüklerin ihlal edildiği iddiası karşısında, tüm maddi ve hukuki konuları değerlendirme yetkisiyle, etkili bir yargısal denetim yapabilmelidir (paragraf 75). Dahası, ulusal mahkeme, ABİHA md. 267 gereği, AB hukukunun yorumuna veya AB tasarrufunun geçerliliğine ilişkin bir ön sorun ile karşılaştığında ön karar başvurusu yapabilmelidir, çünkü ön karar prosedürü, “AB hukukunun birörnek yorumunu güvence altına almayı amaçlar ve böylece onun tutarlılığının, tam etkisinin ve özerkliğinin yanı sıra en nihayetinde kurucu antlaşmalarla tesis edilen hukukun kendine özgü niteliğini sağlamaya hizmet eder” (paragraf 77).

Adalet Divanı, bu tespitleri takiben tahkim ile AB hukuku arasındaki ilişkiye ışık tutmuştur. AB hukuku, kural olarak, bireylerin tahkime başvurmasının önüne geçmemekle birlikte, bu tür bir mekanizma, AB’nin yargısal mimarisinin temel ilkeleriyle ve AB kamu düzeniyle uyumlu olacak şekilde tasarlanmalı ve uygulanmalıdır (paragraf 78-79, 82). Bu yönden, tahkim kararlarından etkilenen bireyler, ulusal mahkeme önünde, tahkim kararının AB kamu düzeninin bir parçasını oluşturan ve söz konusu uyuşmazlıkla ilgili olan ilkelerle ve hükümlerle uyumlu olup olmadığını inceletebilmelidir (paragraf 85). Bu denetim, etkili olabilmek için, bu ilkelere ve hükümlere riayeti sağlayacak türde olmalıdır: bu ilkelerin ve hükümlerin yorumuna, hukuki sonuçlarına ve uygun olduğunda maddi vakaların hukuki sınıflandırmasına ilişkin olmalıdır (paragraf 86). AB iç pazar ve rekabet hukuku ile ilgili olan ABİHA md. 45, 56, 63, 101 ve 102, doğrudan etkili olup bireyler açısından ulusal mahkemelerce korunması gereken haklar yarattıkları için AB kamu düzeninin bir parçasını oluşturan ilkeler ve hükümler arasında yer alır (paragraf 88-89).

Adalet Divanı, kararında ikinci olarak, CAS kararlarının yargısal denetimi üstünde durmuştur. FIFA gibi spor birliklerinin kuralları ışığında, o tür tahkim mekanizmalarına başvurunun, söz konusu birlikler tarafından ilgili bireylere tek taraflı olarak dayatıldığı, dolayısıyla zorunlu nitelik taşıdığı kabul edilmelidir (paragraf 92-93). CAS kararı da bu tür bir tahkim mekanizmasının sonucudur (paragraf 96). O hâlde, bu mekanizma uyarınca verilen tahkim kararlarının yargısal denetiminin hangi gereklilikleri karşılaması gerektiği açıklığa kavuşturulmalıdır (paragraf 98).

Adalet Divanı dört adet gereklilikten bahsetmiştir. Birincisi, AB Antlaşması md. 19(1), örneğin iptal davası gibi amacı ilgili bireylerin bu tür tahkim kararlarına itiraz etmesini sağlamak olan doğrudan hukuki çarelerin var olmasını gerektirmez, ancak bir spor birliği, eğer isterse, böyle bir doğrudan hukuk çareye tâbi bir tahkim mekanizması kurabilir (paragraf 99). Bu yoksa dolaylı bir hukuki çare mevcut olmalıdır ve ulusal mahkemeler, bir şekilde bu tür tahkim kararını incelemeye çağrıldıklarında, bireylerin talebi üzerine ya da re’sen, onun AB kamu düzeninin bir parçasını oluşturan ilkeler ve hükümler ile uyumlu olup olmadığını yargısal denetime tabi tutmaya yetkilidir (paragraf 100). İkincisi, bu hâlde, ulusal mahkemeler, bu ilkelerin ve hükümlerin yorumunu, hukuki sonuçlarını ve uygun olduğunda maddi vakaların hukuki sınıflandırmasını gözden geçirebilmelidir (paragraf 101). Üçüncüsü, ulusal mahkemeler, –eğer hâl böyleyse– ilgili tahkim kararının tamamen veya kısmen bu ilkeler ve hükümler ile uyumsuz olduğunu tespit etmekle kendilerini sınırlandıramaz, bilakis –kendi yetki çerçeveleri dâhilinde– bu uyumsuzluğu, örneğin tazminata veya ihlale yol açan davranışa son verdirmeye karar vermek gibi, uygun hukuki sonuçlarla giderebilmelidir (paragraf 102-104). Dördüncüsü, ulusal mahkemeler, bu çerçevede ihtiyati tedbir kararları da alabilmelidir (paragraf 105-107).

Adalet Divanı bu tespitleri takiben somut uyuşmazlığa dönmüştür. Somut uyuşmazlıktaki CAS kararı, bir üçüncü ülkenin (İsviçre’nin) mahkemeleri önünde iptal davasına tâbidir, ancak bir ulusal mahkeme önünde bu tür bir doğrudan hukuki çareye tâbi tutulmamıştır (paragraf 108). O hâlde, ilgili bireyler, dolaylı olarak, ihtiyaç hâlinde ön karar prosedürü ile Adalet Divanının desteğini alacak olan ulusal mahkemelerden bu tahkim kararının AB kamu düzeninin bir parçasını oluşturan ilkeler ve hükümler ile uyumlu olup olmadığının etkili denetimini isteyebilmelidir (paragraf 108). Somut uyuşmazlıkta, Belçika hukuku, CAS kararları dâhil nihai tahkim kararlarına tarafları arasındaki ilişkiler bakımından kesin hüküm (res judicata) ve üçüncü taraflar karşısında delil niteliği kazandırmaktadır. Her iki nitelik de, bir arada ele alındığında, bir tahkim kararının AB kamu düzeni ışığında denetiminin önüne geçmektedir (paragraf 109-114). Oysaki AB hukuk düzeniyle uyumluluk denetimi, her ikisi de doğrudan etkili olan ABTHŞ md. 47 ile AB Antlaşması md. 19(1)’in ikinci alt paragrafından kaynaklanan bir gerekliliktir (paragraf 115, 118-119). Bir not olarak, AB taraf olmasa bile İsviçre ile birlikte tüm üye devletlerin taraf olduğu Yabancı Tahkim Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkında Sözleşme de, tahkim kararlarının kamu düzeni ile uyumu açısından yargısal denetime tâbi tutulmasını öngörmektedir (paragraf 116).

Sonuç olarak, ulusal mahkeme, ya ulusal hukukunu AB hukukuna uygun biçimde yorumlamak ya da bunu yapamıyorsa AB hukuku ile çatışan ulusal hukukunu bir kenara bırakmak aracılığıyla, CAS kararının AB kamu düzeninin bir parçasını oluşturan ilkeler ve hükümler ile uyumlu olup olmadığını etkili biçimde denetlemelidir (paragraf 120-125).

Sonuç

Royal Football Club Seraing ön karar prosedürü, AB hukuku ile spor, özellikle futbol arasındaki ilişkiye dair önemli bir meseleyi gündeme getirmektedir. ABAD, özellikle 1990’lı yılların ortalarından itibaren AB iç pazar ve rekabet hukuku ile spor arasındaki ilişkiye ışık tutan bir dizi karar açıklamıştır. Bunlar arasından, 1995 karar tarihli Bosman kararı veya 2008 karar tarihli MOTOE kararının yanı sıra yakın tarihte açıklanan ve bloğumuzda da incelenen 2023 karar tarihli Royal Antwerp Football Club (C-680/21) kararı ve European Superleague kararı gösterilebilir (incelemeler için bkz. (1) ve (2)). Royal Football Club Seraing ön karar prosedürü ise, kendisinden öncekilerden farklı olarak, maddi hukuktan kaynaklı değil kurumsal hukuktan kaynaklı bir meseleyi gündeme getirmektedir: Bu kez, FIFA / CAS nezdindeki uyuşmazlık çözüm sistemi ile AB hukuku kapsamındaki etkili yargısal koruma ilkesi arasındaki ilişki sorgulanmaktadır.

ABAD, bu arka planda, önceki kararları ile örtüşen bir bakış açısıyla Royal Football Club Seraing kararını vermiştir (bu karar ile ilgili incelemeler için bkz. (1), (2) ve (3)). Buna göre ulusal mahkemeler, CAS kararının, AB kamu düzeninin bir parçasını oluşturan ilkeler ve hükümler (somut uyuşmazlıkta AB iç pazar ve rekabet hukuku ile ilgili olan ABİHA md. 45, 56, 63, 101 ve 102) ile uyumlu olup olmadığını yargısal denetime tâbi tutmalıdır. Nitekim Uluslararası Spor Tahkim Konseyi (ICAS), kararla aynı gün yaptığı açıklamada, Royal Football Club Seraing kararının “CAS kararlarının denetiminin yalnızca AB kamu düzeni ile sınırlı olması gerektiğini belirlediğini kabul etmektedir” diyerek hem kararı kabullenmiştir hem de onun AB kamu düzeninin bir parçasını oluşturan ilkeler ve hükümler ile sınırlı oluşunun altını çizmiştir. Bu bağlamda, Royal Football Club Seraing kararı, spor hukuku ile AB hukuku arasındaki hassas dengeyi ve CAS kararları söz konusu olduğunda ulusal mahkemelerin kritik rolünü bir kez daha ortaya koymaktadır.

 

Bu yazıya atıf için: İlke Göçmen, “Spor Tahkim Mahkemesinin (CAS) Kararlarının Denetimi: Adalet Divanının Sözcüsü Ćapeta’nın Royal Football Club Seraing (C-600/23) Ön Karar Prosedüründeki Kararı, Yaşayan Avrupa Birliği Hukuku Blogu, 16/09/2025, Link: <https://yasayanabhukuku.blogspot.com/2025/09/CJ-C-600-23.html>

Bu yazıyı faydalı buldunuz mu? Hiç bir içeriği kaçırmayın bizi takip edin.

No comments:

Post a Comment